18 Mart 2013 Pazartesi

Fuat Köprülü Üzerine

Emrah Kekilli
ekopolitik.org

Fuat Köprülü Osmanlı Devleti’nin Yıkılış, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş aşamalarına tanıklık etmiş, bu süreçlerde aktif rol almıştır. Dönemin entelektüel ve bürokratları ile yakın ilişkiler kurmuş, yapılan tartışmalara yakın ilgi göstermiştir. Dönemin öne çıkan “kimlik” tartışması Köprülü’nün entelektüel hayatının merkezi noktasında kendisini göstermektedir. Osmanlı Devleti’nin yıkılma sürecinde devleti kurtaracak, yıkılmasının ardından ise yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin yeni kimliği ne olacak tartışması Köprülü ve çağdaşlarının entelektüel tartışmalarının merkezi konuları olarak tebarüz etmiştir.


Köprülü’nün çalışmalarında akademik kalite çok yetkin olmasına rağmen, bu eserlerin sadece akademik saiklerle yazıldığını söylemek mümkün görünmüyor. Bu çalışmaların amacını dönemin mezkûr tartışmalarının teşkil ettiği oldukça açık olarak kendini gösteriyor. Türkçü blogda yer alan Köprülü’ye göre yeni kurulacak devletin kimliğinin Türklük olması münasib görünüyordu. Aynı zamanda hocası da olan Ziya Gökalp’ten etkilediğini söylemek mümkün hatta Gökalp’in ideolojisine önemli katkılar sunduğunu iddia etmek bile mümkün görünüyor.
Fuat Köprülü’nün Hayatı
Fuat Köprülü 1890 yılında Sultan Ahmet’de Halit Ağa konağında doğdu. Osmanlı veziriazamlarından Köprülü Mehmet Paşa’nın soyundan gelen Fuat Köprülü İstanbul Darül Funun Hukuk Fakültesi’ni 1907’de üç sene okuduktan sonra eğitimini yetersiz bulduğu için terk etti. Arapça, Farsça ve Fransızca öğrendi. Fecr-i Ati edebiyat topluluğuna katıldı, Servet-i Funun’da edebi ve felsefi makaleler yayınladı. 1911 gelindiğinde Fransızca’dan iki kitap çevirecek kadar Fransızcasını ilerletmişti. Fransızca üzerinden Batı düşüncesini ve metodolojisini takip ederken bir yandan da klasik Osmanlı düşünce dünyası ile ilgilenmekte idi. 1912’de Ziya Gökalp İstanbul’a geldiğinde Türkçü düşünceler Osmanlı entelektüelleri arasında yayılmaya başlarken, Fuat Köprülü de bu fikirlerle karşılaştı. 1913 yılında Ziya Gökalp’in himmeti ile Darü’l Funun’a Edebiyat Muallimi olmadan önce “Türk Edebiyatında Usul”’ isimli eserini yayınlamıştı.
“Hoca Ahmet Yesevi ve Yunus Emre” isimli makalesi ile bu iki önemli isimi ve Osmanlı Edebiyatı’na tesirlerini önemli ölçüde inceledi. Birinci Dünya Savaşı sırasında İstanbul kütüphanelerinde detaylı araştırma yapacak zamanı oldu.1923’de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dekanı oldu. Anadolu’da İslamiyet(1923), Türkiye Tarihi (1923), Türkiye Edebiyatı Tarihi Dersler (1926) isimli eserler üniversitede verdiği derslerin notları olarak kitaplaştırıldı. Paris, Bakü ve Oxford’da Türkoloji kongrelerine katıldı ve görüşlerini dillendirdi. 1930’lar da Türkiye yönetimi ile arası açıldı, ancak birkaç girişim ile bu sorunu aştı. 1932’de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dekanı oldu. 1934’de Mustafa Kemal Atatürk’ün talebi ile Ağrı Milletvekili oldu. Demokrat Parti saflarında siyasete devam etti ve Dış İşleri Bakanı oldu. 1966’da vefat etti.
Siyasi ve Düşünsel Bağlam ve Köprülü’ye Etkisi
20. yüzyılın başlarında Osmanlı İmparatorluğu’nun kendisini modernizm, rasyonalizm ve pozitivizme adamış bir etnik elit tarafından kurtarılabileceği algısı Osmanlı aydınları arasında yayılmaya başlamıştı. Osmanlıcılık, Türkçülük ve Batıcılık Osmanlı İmparatorluğu için sunulan yeni kimlik türleri olarak kendini göstermekte idi. Din, iman, etnik kimlik gibi kavramlar Osmanlı düşünürleri, siyasetçileri ve bürokratları ve askerleri arasında oldukça tartışmalı kavramlar hâline gelmişlerdi.
Fuat Köprülü’nün bu dönemde Türkçü blogda yer aldığını zikrettik. 1912 yılında İstanbul’a gelen Ziya Gökalp ile yakın ilişkileri vardı. Biz Fuat Köprülü’nün bu Türkçü eğilimlerini Türk Edebiyatı’nda âşık tarzının menşe ve tekamülü, Türk Edebiyatı’nın menşei Türk Edebiyatı’nda ilk mutasavvıflar, Selçuklular döneminde Anadolu’da Türk Medeniyeti, Türk Edebiyatı Tarihi başlıklı bir çok eserindeki “Türk” başlığından anlayabiliriz. Özellikle İstanbul Darül Funun’da ders vermeye başladığında “Osmanlı Edebiyatı Tarihi” isimli dersi “Türk Edebiyatı Tarihi” olarak değiştirmesi buna iyi bir örnek teşkil etmektedir.
Fuat Köprülü’nün içinde yetiştiği düşünsel ortamın öne çıkan iki önemli Türkçü düşünürünün incelenmesinin Fuat Köprülü’nün görüşlerini incelemede faydalı olduğunu düşündüğümüz için Ziya Gökalp ve Yusuf Akçura’nın siyasal görüşlerine değinmek yerinde olacaktır.
Diyarbakır’da bir memur ailesinin çocuğu olarak dünyaya gelen Ziya Gökalp hem Osmanlı İmparatorluğu’nun hem de Modern Türkiye Cumhuriyeti’nin en önemli düşünürlerinden biri oldu. Hüseyinzade Ali Turan tarafından “Türkleşmek, İslamlaşmak, Batılılaşmak” şeklinde formüle edilen anlayış, Ziya Gökalp tarafından “Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak” biçiminde yeniden formüle edildi.
Ziya Gökalp’e göre Osmanlı Devleti Türkler tarafından kurulmuştur. Osmanlıcılık ise, imparatorluğun Müslüman mensupları tarafından siyasi ve dini bir kimlik olarak kabul edildi. Türkler etnik olmayan imparatorluklar dâhilinde yaşadılar (Selçuklular ve Osmanlılar gibi), ancak kendi dillerini muhafaza ettiler. Ziya Gökalp net bir kimlik arayışında idi, ancak Türk olmayan Müslümanların da dışlanmaması gerektiğini düşünüyordu.

Ziya Gökalp’e göre Türk kimliği etnik temelli bir kimlik olmaktan ziyade Osmanlı İmparatorluğu’nun tarihsel süreci içinde çeşitli birleşenlerden oluşan kültürel bir kimliktir. Ancak Gökalp’in bu görüşünü tarihsel veriler ile destekleyebildiğini söylemek mümkün görünmüyor.


Ziya Gökalp’e göre etnik idealler ve vatan sevgisinden oluşan bir kültüre sahip etnik bir kimlik olarak Türklük mevcuttur. Bu Türk Milleti Osmanlı öncesinde ve İslam öncesinde de mevcuttu. Türkler etnik kimliklerine İran medeniyet havzasına girmeden önce de Osmanlı’yı kurmadan önce de sahipti ve bu kimliklerini bu medeniyetler dâhilinde yaşarken muhafaza ettiler. Tükler bu etnik kimliğe zaten sahiptirler, uygun koşullarda yeniden tahakkuk ettirebilirler.
Belirttiğimiz gibi, Ziya Gökalp Türklüğe dair söylediklerinin altını doldurabilecek tarihsel derinliğe sahip değildi. Bu görevi ise örgencisi Fuat Köprülü üstlenecektir.
Medeniyet ve kültür Ziya Gökalp’in kavramları dâhilinde merkezi bir yer teşkil etmekte idi. Ancak Ziya Gökalp, Osmanlıların kendilerine ait bir sosyoloji disiplini olmaması nedeni ile bu kavramları batılı çerçeve dâhilinde kullanmakta idi.
Gökalp eserlerinde Osmanlıcılığın getiri ve götürülerini tartışır ve her ikisini de yetersiz bularak reddeder. O Türklük, İslam ve Modernite üzerine temellenen bir Türkçülük anlayışını savunmaktadır. Hâl böyle olunca Türkler Ural-Altay ailesine, İslam ümmetine ve Batı medeniyetine ait bir etnik kimliktir.
Kazanlı bir Türk olan Yusuf Akçura, Mustafa Kemal ve Modern Türkiye ideolojisine büyük etki etmiştir. Yusuf Akçura, Ziya Gökalp’in aksine İttihad ve Terakki’den uzak durmuş, Mustafa Kemal ile ise yakın ilişkiler kurmuştur. Yusuf Akçura, Ziya Gökalp gibi, Osmanlıcılığı ve İslamcılığı reddetmekte Türklüğü uygun kimlik olarak önermektedir. Ancak Ziya Gökalp ve Yusuf Akçura’nın Türkçülük anlayışları arasında farklar bulunmaktadır. Yusuf Akçura daha ziyade etnik temelli bir Türkçülük anlayışına sahiptir. Yusuf Akçura Osmanlı Olmayan Türkleri dışlayan Türkçülüğe itiraz etmektedir, dünya sathındaki bütün Türkleri içeren bir Türkçülük anlayışı önermektedir.
Kısaca zikredilen bu bağlam dâhilinde Fuat Köprülü ve eserlerinin ele alınması konuyu vuzuha kavuşturacaktır.
Fuat Köprülü, Ziya Gökalp gibi, halk kültürü ve dilinin Türk halk kültürünün temeli olduğunu inanmakta idi. Ona göre Türk halk kültürü Türklüğün etnik olmayan imparatorluklar dâhilinde kendisini muhafaza etmesini mümkün kılmıştır. Tarihsel, coğrafi ve toplumsal bağlamda şekillenen, dil ve kurumlarda tahakkuk eden kimlik Fuat Köprülü’nün çalışmalarının merkezi noktasını teşkil etmektedir.
Fuat Köprülü’ye göre, Osmanlı İmparatorluğu’nu, kendi kültürlerini heterodoks İslam ile harmanlamış Türkler kurmuştur. Köprülü bir çok eserinde etnik olmayan imparatorluk dâhilinde muhafaza edilen Türk halk kültürünün izlerini sürmüştür. Bu bağlamda bu kültürün dilsel ifadesi olan Türk Halk Edebiyatı üzerine uzun araştırmalar yapmış, eserler vermiştir. Darül Fünün’da verdiği derslerin kitaplaştırılmış hâli olan Türk Tarih-i Edebiyatı Derslerinden; Garp Türklerinde Edebiyat ve Şekl-i Tekâmülü adlı eserde Anadolu’da Türk Edebiyatı’nın oluşumu ve gelişimini ele almaktadır. Türk Edebiyatı’nda Aşık Tarzının Menşe ve Tekamülü Hakkında Bir Tecrübe ve Türk Edebiyatı’nın menşei adlı eserler dâhilinde aşık tarzı edebiyatta mündemiç Türk halk edebiyatı derinlemesine incelenmektedir. Türk Edebiyatı’nda ilk mutasavvıflar; Yunus Emre ve Ahmet Yesevi adlı eser Anadolu Türklüğünün iki taşıyıcı ismini kapsamlı olarak ele almakta, bu isimlerin Türk diline katkısını irdelemektedir. Türk Edebiyatı Tarihi(ilk kitap; Kable’l İslam Türk Edebiyatı /İstanbul, 1920/, ikinci kitap; Bade’l İslam Türk Edebiyatı, İstanbul, 1921) isimli eserde Türk dilinin tarihsel gelişimi incelenmektedir. Türk Saz Şairlerine ait metinler ve tetkikler(İstanbul, 1929),XIX. Asır Saz Şairlerinden Erzurumlu Emrah(İstanbul, 1929),XVI. Asır sonuna kadar Türk Saz Şairleri(İstanbul, 1930), XVII. Asır Saz Şairlerinden Kayıkçı Kul Mustafa ve Genç Osman Hikâyesi (İstanbul, 1930) başlıklı eserlerde Türk saz şairleri ile Türk halk kültürleri incelemeye tabi tutulmuştur. Umarız bu verdiğimiz örnekler belirttiğimiz yargının altını doldurmaya yetecektir.
Fuat Köprülü’ye göre etnik Türk ulusal kültürü Orta Asya’da köklerini bulmakta, Selçuklu ve Osmanlı yazın ve kurumlarında tahakkuk etmektedir. Köprülü Osmanlı kurumlarının, Türk kökenlerini araştırarak Türklerin tarihsel tecrübesine dikkat çekmiş. Bu tarihsel tecrübenin medeniyet unsurlarını nasıl içselleştirdiğine dikkat çekerek aksi yönde kanaat bildiren oryantalistlere ciddi eleştiriler yöneltmiştir. Les Orgines de L’Empire Ottoman, Bizans Müesseslerinin, Osmanlı Müesseslerine tesirleri başlıklı eserleri Osmanlı kurumlarının Türk tarihsel tecrübesi bağlamında değerlendirilmeye tabi tutulduğu eserlerdir.
Ayrıca bu eserler kaleme alınırken tarihsel, coğrafi, siyasi ve toplumsal bağlamın da Köprülü tarafından dikkate alındığına dikkat çekmekte yarar var. Zira bu kapsamlı yöntem Köprülü’nün yetkin akademik yönüne de işaret etmektedir.
Fuat Köprülü kendisi bir Türklük anlayışı icad etmemiş bunun yerine Türk ulusal kimliğini müşahhaslaştıran tarihsel ve kültürel veriler ortaya koymuştur. Yukarıda verilen örnekler ile bu iddiamızı desteklemeye çalıştık. Belki de Fuat Köprülü’nün Ziya Gökalp tarafından iskeleti ortaya konan Türklüğü ete kemiğe büründürdüğü söylenebilir.
Köprülü’nün Yöntemi
Yukarıda dikkat çektiğimiz siyasi ve ideolojik bağlamın Fuat Köprülü’yü güdükleştirdiğini söyleyemeyiz. Aksine Köprülü kendi dönemi ve sonrasının en öne çıkan akademik üslup sahibi ilim adamlarından biri idi. Ayrıca Fuat Köprülü’nün içinde bulunduğu ortamda mezkûr siyasi tartışmaların yanında Ahmet Mithad ve Celal Nuri gibi isimler Osmanlı tarih yazımında önemli bir dönüşüm dâhilinde yeni eserler veriyordu. Bu nedenle onun eserlerini yazarken takip ettiği akademik yönteme dikkat çekmek istiyorum.
Fuat Köprülü’nün genç yaşlarda öğrendiği Fransızca onun Batı Düşünce Ekoller, Batı Sosyolojisi, Batı Edebiyat Tarihi ve Batı Türkolojisi ile yakın ilişki kurmasını sağlamıştır. Durkhaim, Darwi, Spencer, Marx ve Bergson gibi Batılı düşünürler ile daha genç yaşta tanışan Köprülü, Hippolyte Taine’nin edebiyat tarihi eleştirilerini süzgeçten geçirerek kendi yöntemine yedirmekte, Batılı oryantalistlerin görüşlerini ise ciddi eleştirilere tabi tutmakta idi.
Köprülü’nün en önemli avantajlarından birisi el yazmalarını dahi okuyacak düzeyde iyi bildiği Arapça ve Farsça idi, ancak bu arka planı geliştirdiği kapsamlı yöntem dâhilinde harmanlandığında Köprülü’nün farkı ortaya çıkmakta idi.

Köprülü herhangi bir konuyu ele almak istediğinde konu ile ilgili ikincil yazını derinlemesine inceler, buralarda ortaya konan görüşlerin eksiklerini ayrıntısı ile beyan eder, arkasından konu incelenirken takip edilmesi gereken yöntemin çerçevesini çizer ve buna göre konuyu ele alırdı. Fuat Köprülü’nün genel olarak eserlerinde, tarihsel süreç ile ilgili siyasi ve medeni unsurların, siyasi kültürel ve toplumsal yapıya etkilerinin dikkate alınarak, konunun bu bağlama yerleştirilerek ele alınmasını önerilmektedir. Ancak böyle kapsamlı bir yöntem ile Türklerin kendi ifade ediş biçimlerinin tezahürleri anlaşılabilir.


Medeniyet kavramı Fuat Köprülü’nün çalışmalarında merkezi bir yer işgal etmektedir. Ona göre; her tekil pratik ve kurum medeniyet unsurları bağlamında değerlendirilmelidir. Bu yaklaşımın Ziya Gökalp’in yaklaşımı ile benzerliği açık olarak görülmektedir. Ancak dediğimiz gibi Fuat Köprülü’nün tarihsel verilere hakimiyeti onu farklılaştırmaktadır.
Eleştiriler
Bu denli hareketli bir dönemde, bu denli hararetli tartışma ortamının öne çıkan bir isminin eleştirilmemesi mümkün değil. Köprülü’yü kendi dönemi ve sonrasında çeşitli cenahlardan eleştiriler yöneltilmiştir.
Fuat Köprülü’ye yöneltilen eleştirileri üç ana kategoride toplayabiliriz. İdeolojik olarak Köprülü’ye muhalefet edenler (ki gelen olarak Marxsist cephe), Köprülü’nün siyasi muhalifleri ve üçüncü olarak da bu iki gruptan da olmayanlar.
Fuat Köprülü’ye yönelik en sert eleştiri Samet Ağaoğlu’ndan geldi, bunun yayında Mahir İz ve Münevver Ayaşlı gibi isimler de Fuat Köprülü’nün görüşlerine yönelik eleştiriler yönelttiler.
“Tarih anlayışı olmayan bir tarihçi” başlıklı bir eser kaleme alan Cerrahoğlu, aslında Türkiye solunun öne çıkan isimlerinden Kerim Sadi’dir. Kitabın başlığı Kerim Sadi’nin Köprülü’ye bakış açısı hakkında ipucu vermektedir.
Cerrahoğulu’na göre Fuat Köprülü belirli bir fikri olmayan, siyasi koşullara paralel olarak fikir değiştiren bir kişidir. Örneğin 1936’da Fuat Köprülü’ye göre; tarihi meydana getirenler büyük kahramanlardır, Türkiye kurtuluş savaşı ise Mustafa Kemal tarafından var edilmiş bir tarihi olaydır. Yine Köprülü “Kemalizm” başlıklı kitaba yazdığı mukaddimede Mustafa Kemal’in tarihsel koşullar tarafından bir kişi olmadığını, aksine tarihi var eden bir kişi olduğunu iddia etmektedir. Ancak 1956’ya gelindiğinde, Fuat Köprülü Mustafa Kemal ve reformlarının tarihsel sürecin bir ürünü olduğunu öne sürmekte, hatta Mustafa Kemal’in yapması gereken bir takım şeyleri de yapmadığını iddia etmektedir.

Cerrahoğlu’na göre Fuat Köprülü Batılı entelektüelleri anlamamaktadır. Fuat Köprülü eserlerinde Taine’nin eserlerine çokça gönderme yapmaktadır. Ancak Cerrahoğlu’na göre Köprülü Taine’nin düşüncelerini sadece Ahmet Şuayip’in Edebiyat-ı Cedide’deki tercümeleri üzerinden bilmektedir.


Cerrahoğlu, Köprülü’nün çelişik düşünceler öne sürdüğünü iddia etmektedir. Köprülü bir taraftan Türk Halk Edebiyatı’nın samimi saiklerle üretildiği için, Divan Edebiyatı’ndan daha evla olduğunu iddia ederken, diğer tarafından Fuzuli ve Baki’ye kendi zamanının yıldızları olarak methiyeler düzmektedir.
Sonuç Yerine
Tarihçinin olgu ve olaylar ile ilişkisi uzun süredir Tarih Felsefesi ve Tarih Yazımı üzerine kafa yoranları meşgul eden bir konu. Tarihçi kendi örgüleyeceği eserin konusu olan olgu ve olayları uçsuz bucaksız tarih denizi içinden hangi ilkeye göre seçmektedir, bu seçtiklerini ise hangi ilkeye göre dizinlemektedir? Bu soruya vereceğimiz cevap, modern tarihçiliğin babası Alman Tarihçi Ranke’den, tarih yazımını derin bir eleştiriye tabi tutan Hayden White’ye kadar mevcut litaratürü kullanırken bizim bu verileri kullanmamızda çok belirleyici olacaktır.
Biz bu yazıda Fuat Köprülü’nün uçsuz bucaksız tarih malzemeleri arasından eserlerinde görünen resmi çizmek için mevcut verileri hangi ilkelere göre topladığını ve hangi ilke temelinde kendi örgüsünü tamamladığı sorusunun cevabını aradık. Yani Fuat Köprülü’nün neden bir Çin tarihçisi ya da Memluk tarihçisi olmak yerine Osmanlı Devleti’nin kuruluş dönemi ve Türk Edebiyatı üzerine araştırmalar yaptığı sorusunun yanıtını aradık. Bunu yaparken onun ilkelerini belirleyen siyasi bağlam ve yöntemini belirleyen akademik birikime dikkat çekmeye çalıştık. Ayrıca kendisine yöneltilen eleştirilere de yer vererek çok yönlü bir okuma yapmaya çalıştık.
Yani bizce mezkûr sorunun cevabı olduğunu düşündüğümüz “Bir tarihçi yalnız bir tarihçi değildir” sözünün altını Fuat Köprülü bağlamında doldurmaya çalıştık.


Hiç yorum yok:

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

The Reflection Cafe

Site İstatistikleri

Locations of visitors to this page

 

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı