16 Şubat 2009 Pazartesi

Max Weber'in “Protestan Ahlakı ve Kapitalizmin Ruhu” Eseri Üzerine...

.
Gamze Aslan
Süleyman Demirel Üniversitesi
E-Akademi Dergisi 2007

.
İktisadi düşünce, sosyoloji ve din sosyolojisi alanındaki çalışmalarıyla tanınan ünlü Alman düşünür ve sosyolog Max Weber, orjinali Almanca “Die Protestanische Ehtik und der Geist des Kapitalizmus” olan “Protestan Ahlakı ve Kapitalizmin Ruhu” adlı çalışmasını 1904–1905 yıllarında yazmış, eser ilk kez 1905 yılında Archiv für Sozialwissenchaft und Sozialpolitik dergisinin XX. ve XXI. ciltlerinde iki bölüm olarak yayınlanmıştır. Eserde, kapitalist ruhun gelişiminde dinin etkisinin olup olmadığı ya da ne dereceye kadar etkili olduğu ve kapitalist kültürün hangi yanının buna dayandırılabileceği araştırılmaktadır. Yazarın temel tezi, Protestan Ahlak anlayışının kapitalizmin gelişmesini sağlayan ruh olduğudur. Bu anlamda, kapitalizmi değil, kapitalizmi oluşturan ruhu yani “kapitalist ruh”u incelemiştir. Diğer yandan da, kapitalizmin yalnızca Batı Avrupa’da ve orada yer alan inanç ve değerler sisteminin etkisiyle ortaya çıkmış olduğunu ifade etmektedir.

Eser, “Weber’in 1920 Baskısına Notu” ile başlamaktadır. Burada Weber, Felix Rachfol, Werner Sombart ve Lujo Brentano tarafından esere yöneltilen eleştirilerden bahsetmiş ve bu eleştirilere cevap vermiştir. Eserin Önsöz’ünde ise Weber, Avrupa merkezli dünya görüşü ile Avrupa medeniyetinin eşsizliğini vurgulamış ve onun sahip olduğu özelliklerin başka hiçbir medeniyette bulunmadığını savunmuştur. Eser’in I. Bölümü’nde “SORUN” başlığı ile Mezhepler ve Toplumsal Tabakalaşma, Kapitalist Ruh ve Luther’in Meslek Kavramı incelenmiştir. Weber, bu bölümde öncelikle mezhep farklılıkları ile kapitalist ruh arasındaki ilişkileri incelemiş, daha sonra da Protestanlar ile Katoliklerin yaşam anlayışlarını karşılaştırmıştır. II. Bölüm’de ise “Asketik Protestanlığın Meslek Ahlakı” başlığı ile Dünyevi Asketizmin Dini Temelleri ile Asketizm ve Kapitalist Ruh arasındaki ilişki incelenmiştir. Weber bu eseri ile insanın tabiatında bulunan kazanma güdüsü ile ticari ilişkilerin, Protestan ahlakı ile kapitalist ruh arasındaki dinsel, kültürel ve ticari ilişkilerin tüm yönlerini gözler önüne sermiştir.

Weber elde etme güdüsünün, kazanç tutkusunun ve kuru kar hissinin hiçbir şekilde kapitalizmle aynı şey olmadığını savunmaktadır. Weber’in kapitalizmden kastı, modern endüstriyel kapitalizmdir. Ona göre, tarihsel süreçte çeşitli toplumlar kapitalist nitelikteki ekonomik etkinlikler içinde bulunmuşlardır. Kar ve kazanç tutkusu ise her çağda ve her toplumda varolmuştur. Ancak, kapitalizmin ayırt edici özelliği, fetihle, spekülasyonla ve macerayla gerçekleştirilen kar tutkusunun, kazanma hırsının yani kendi deyimiyle akıldışı bu güdülerin dizginlenmesidir. Kapitalizmi ortaya çıkaran, ne spekülatörler ne de para babalarıdır; onu ortaya çıkaran, ölçüp biçen, disiplinli ve sözüne güvenilir, kendini tamamen işine adamış insanlardır. Kapitalist ekonomi, mübadele imkânlarının kullanılmasından kazanç bekleme ve barışçıl (biçimsel) kazanç fırsatları üzerine kurulu bir eylemdir. Kapitalizm, Batı’da ortaya çıktığı şekliyle, biçimsel özgür emeğin akılcı bürokratik işletme olarak örgütlenmesidir. Sürekli ve akılcı bir kapitalist işletme, hep yenilenen kazancın ve verimliliğin peşindedir. Bu anlamda kapitalizm; kar isteği, akılcı disiplin ve üretimin örgütlenmesinden doğan işletmelerin varlığıyla tanımlanabilir. Kapitalizm, bürokratik örgütlenen işletmelerde işverenler tarafından rasyonel bir şekilde yönetilen ücretli emeğe dayanmaktadır ve işverenler bu emeği kullanarak kar yapmanın ve sermaye biriktirmenin peşindedirler. En fazla kar elde etme isteği, sadece olabildiği ölçüde kar elde etmek değil, aynı zamanda sınırsız birikim yapma isteğidir.

Kapitalizmin tamamlayıcı ve zorunlu olmak üzere iki şartı vardır. Tamamlayıcı şart, kapitalizmin maddi yönünü meydana getirir. Bunlar; burjuva sınıfının varlığı, kentleşme, endüstriyel teknolojik gelişme ve rasyonel hukuktur. Zorunlu şartı ise, dünyaya dönük asketizm (kapitalist ruh) tur.

Weber’e göre, reformdan sonra ekonomik bakımdan gelişmiş Batılı ülkelerin hepsi Protestandır. Kapitalizmin başlangıcı Katolik ülkelerde (İspanya, Portekiz) ortaya çıkmasına rağmen, endüstriyel kapitalizm (Hollanda, İngiltere, Almanya ve püriten ahlaka mensup Amerika) Protestan ülkelerde gelişmiştir.

Protestanlığın dört farklı yorumu vardır: Kalvenizm, Pietizm, Metodizm ve Baptist Hareket
Weber’in Protestan ahlak anlayışı, temelde Kalvenist yoruma, onun ilahi takdir öğretisine ve dünyevi asketizme dayanır. Kalvenistler, kendilerine özgü kaderci anlayıştan dolayı diğer Protestan kollardan ayrılırlar. Kapitalizmin en fazla gelişmiş olduğu kültür düzeyi yüksek ülkelerde geçerli inanç Kalvenizmdir. Kalvenizmin temel ilkesi, ilahi takdir öğretisidir. 1647 Westminster Büyük Bildirisi’ne göre bu öğretinin temel kabulleri şunlardır:

- Tanrı evreni kendi şanından yarattı.
- Tanrı ulaşılamaz.
- İnsanın cennete mi yoksa cehenneme mi gideceği önceden bellidir.
- Tanrı ulaşılamaz olduğu için, insan bu dünyada iken cennete mi yoksa cehenneme mi gideceğini bilemez.
- İnsan bu dünyada çalışıp Tanrı’nın şanına hizmet etmek zorundadır.
- Dünyevi her türlü zevk, eğlence günah ve yasaktır.

Bu inançta kişi eğer seçilmişse yani cennete gideceklerdense, bir işaretle Tanrı’nın bu durumu kendisine göstereceğine inanır. Mesela, özel bir yeteneğe sahip olmak gibi. Kişi eğer birtakım niteliklere sahip değilse, kurtuluşa ermek yani seçilmişlerden olmak için başka bir işaret olan zenginliğe yönelir. Kalvenistler, kaderci anlayışa karşı çıkmaz, tam aksine kadercidirler. Burada, kişinin temel problemi önceden belli olan bu bilginin bu dünyada bilinip bilinemeyeceğidir. İnsanların, Katolik yorumda olduğu gibi aç ve fakir olarak hayatlarını sürdürmelerine gerek yoktur; eğer, çalışıp kazanırlarsa bu seçilmiş olduklarını gösterir ve onlar zenginleşerek ibadetlerini yerine getirmiş olurlar.

Luther, Ortaçağın teolojik yorumuna bağlıdır. Onun öğretisinde dini yaşam, duygu kültürüne dayalıdır ve meslek kavramına herhangi bir dinsel anlam atfedilmemiştir. Ona göre, parayı faize vermek ve bireylerin servet peşinde koşmaları doğru değildir. Mesleğin yerine getirilmesi ahlaki anlamda en yüksek eylem ve en üstün ibadet şeklidir. Keşişçe bir yaşam biçimi bencilliğin ve dünya ödevlerinden kendisini sıyıran bir sevgisizliğin ürünüdür. Meslek uğraşısı, komşu sevgisinin bir dışavurumudur. Teklerin çalışmaları, bir anlamda “öteki” için çalışmaktır. Her koşul altında dünyevi ödevlerin yerine getirilmesi Tanrı’yı memnun eder ve Tanrı’nın isteği de zaten budur. Bu sebeple de, gönüllü ve özgür seçimle onaylanmış her meslek Tanrı katında aynı öneme sahiptir.

Kalvenizm de ise yalın duygu ve ruh hali aldatıcı bulunur ve meslek kavramının içerisinde dinsel bir tasarım mevcuttur. Kurtuluşa ermek için Hristiyanın yaşamında etkin olması ve Tanrı’nın şanını arttırıcı işler yapması gerekir. Kişi, her zaman seçilmiş ya da atılmış olma seçeneğini göz önünde bulundurarak düzenli bir şekilde özdenetim yapmalıdır. Kalvenistin tek amacı, toplumsal etkinliği ve Tanrı’nın şanını arttırmaktır. Bu husus, meslek uğraşısını da kapsar. Komşu sevgisi, sadece Tanrı’nın şanına hizmet etmek için ortaya atılmıştır; yoksa yaratılanlara hizmet etmek için değil. Seçilmişler, Tanrı’nın kiliseleridir ve öyle de kalacaklardır. Kişi, Kalvenist yaşamda kaçınılmaz olan ve hiçbir şekilde yumuşamayan kaderinin bağlı olduğu gerilimi, atılmışlardan olma korkusunu yenmek ve kendine güvenini kazanabilmek için yoğun meslek uğraşısına yönlendirilmiştir. Ancak bu şekilde dini şüphelerden uzaklaşılmakta ve seçilmişlik durumu güvenceye alınmaktadır.

Yaratılan sınırlı aklı ile yaratıcının sınırsız aklını kavrayamaz ve aralarında her türlü iletilişimde yasaklanmıştır. Bu sebeple, sihir ve büyüye karşı çıkılmıştır. Eski Yahudilikle başlayan, kurtuluşa ulaştıracak bütün sihirli araç ve batıl inançları günah sayarak reddetme anlayışı ve dünyanın büyüden kurtarılma süreci Protestanlıkta neticelendirilmiştir. Kilise ve ayinle kurtuluşa ulaşma düşüncesi, Katoliklikle arasındaki keskin farklardan birisidir. Katoliklikte kilisenin ayin kutsallığı, kişi için kendi yetersizliğini dengeleme aracı olarak verilmiştir ve rahip elinde seçilmişliğin aracı olan kişidir. İnsan tövbe ve pişmanlıkla ona döner ve af diler. Ancak, Kalvenizmde ise baştan belli değişmez bir kader vardır.

Kalvenizmin Tanrısı inananlarından iyi işler değil, iş kutsallığına ulaşmış sistem ister. Bu sistem sayesinde ise insanın ahlaki eylemi düzensizlikten kurtarılacak ve yaşamı değişmez metoda bağlanacaktır.

Asketizm, Ortaçağdaki Katolik yorumunun aksine, aydınlık bir yaşam sürebilmek, uyanık, bilinçli olmak amacı taşır. Tanrı’nın şanına hizmet etmek ancak çalışmayla mümkündür. Zamanı boşa harcamak en ağır günahtır. Boş konuşma, lüks ve fazla uyku ahlaki açıdan kesinlikle kabul edilemez. İşe karşı isteksizlik, kutsanmışlık durumunun eksikliğinin işaretidir. Luther’de meslek uğraşısı, insanının kendini geliştireceği ve boyun eğilecek bir kaderdir. Kalvenizmde ise, bir buyruktur. Asketizmin tek düşmanı, varlıktan doğal zevk alınmasıdır. Dünyevi asketik Protestanlık, mülk sahibi olmanın verdiği doğal zevklere karşı çıkmış, tüketimi özellikle de lüks tüketimi sınırlandırmıştır. Bununla birlikte mal kazancını geleneksel /Katolik ahlakın yasaklarından kurtarmış ve bunu Tanrı’nın isteği olarak görmüştür. Bedensel zevk ve dünyevi mallara bağlılığa karşı, akılcı ve yararlı kazanç savunulmuştur. Kazanılmış olanın tüketilerek kullanılmasına engel konulmuş, sermayenin üretken kullanımı sağlanmıştır. Daha çok üretim, kazanç, sermaye birikim ve yenilenen yatırım döngüsü desteklenmiş, tüketim yasaklanmıştır. Ahlaki olarak itiraz edilecek şey; mülkiyetin sağladığı rahatlık, zenginliğin sağladığı tembellik ve hepsinden önemlisi “kutsal” yaşamı elde etme çabasından ayrılmaktır. Kapitalizm, Kalvenizm ortaya çıkana kadar gelenekçi ve işgücünün örgütlenmesinde akılcı olmayan bir tutum içerisindedir. Protestan ahlaktaki akılcı, düzenli ve sürekli çalışma ve biriktirme kapitalizmin gelişmesini sağlamıştır. Bu anlamda Kalvenizm, daha çok kazanç için özel ekonomik çabanın serbest bırakılmasını savunmuştur.

ABD’nin iktisadi gelişmesinde püriten ahlak etkili olmuştur. Özellikle orta sınıfın örgütlediği cemaatler sayesinde püriten ahlak yayılmıştır. Püriten ahlak, bireyciliğin ortaya çıkışında da önemli role sahiptir. Bu ahlaki anlayışta insanlar arası ilişkilere, arkadaşlıklara güvenilmez, sadece Tanrı’ya güvenilir. Püriten, yalnızca kendi ruh hali ve kendi kurtuluşu ile ilgilenir; zira, en yakınındakiler lanetlenmiş olabilir. Fakir olmayı istemek, hasta olmayı istemekle aynı şeydir, iş kutsallığı açısından kınanır; çünkü, kişi bu durumda Tanrı’nın şanına zarar vermiş olur. Feodal senyörlerin tembelliği, sonradan görme insanların çalımları nefretle karşılanır. Bununla birlikte, kendini yetiştirmiş burjuva ahlaki onayı alır.

Katolik mezhep inananlarına “öte dünyalılığı” bu dünyanın nimetlerine yüz çevirmeyi öğretmiştir. Katolikler, daha az kazanma güdüsü ile donatılmışlardır. Faiz yasaktır, fakirlere yardım etme ve fakirlik yüceltilmiştir. Bu durum ise kapitalizmi engellemiştir. Tam da burada Protestanlık devreye girerek kapitalizmi geliştirmiştir.

Weber, Marks’ın tarihsel materyalizm anlayışını reddeder. O, ekonomik davranışı dinsel davranış ve tutumlarla açıklamaktadır. Bu anlamda da üstyapı (din) çerçevesinde altyapıyı (ekonomi) analiz etmiştir. Statü kavramını sınıf kavramının yanına eklemiştir. Marks’ın üretim araçlarının mülkiyetine dayalı sınıf kavramına, mezhepsel ve doğuştan gelen birtakım ayrıcalıkları da eklemiştir.

Kapitalist yaşamda insan işi için vardır. İdeal işveren tipi, gösterişten, lüksten, gücünün verdiği zevkten kaçınır ve toplumda fark edilmek istemez. Weber’e göre servet, akıldışı bir “mesleğini yerine getirmiş olma“ duygusu dışında hiçbir şey kazandırmaz. Para, borç verme, kredi sağlama kapitalist sistemde özendirilir. Sistem zamanla bir demir kafese döner. Dünya giderek bu ekonomik sistemin demir kafesi içerisinde çalışmak zorunda kalır.

Kapitalizmin etkileri, dini duygular aşıldıktan sonra ortaya çıkmıştır. Kurtuluşa erme çabası, dini köklerin zamanla yok olmasıyla yerini dünyevi yararcılığa bırakmıştır. Dinle dopdolu dönemin, yararcı takipçisine bıraktığı miras her şeyden önce riyakârca bir para kazanma bilincidir.”Tanrı zorlukla yapılanı sever!” düşüncesinin bütün izleri silinerek, yerine özel bir burjuva meslek ahlakı doğmuştur. Burada Weber, düşüncelerini ispatlamak açısından Protestanlığın pragmatik düşünürü olarak kabul ettiği Benjamin Franklin’in görüşlerine yer vermiştir: “Unutma ki vakit nakittir… Kredi, paradır… Paranın doğurgan özelliği vardır… İyi bir ödeyici, herkesin cüzdanının efendisidir.”

Bir burjuva iş adamı, biçimsel doğruların sınırları içinde kalabildiği, ahlaki eylemi lekesiz olduğu ve servetini kullanış biçimi kabul edilebilir olduğu sürece, Tanrı tarafından kutsandığı düşüncesi ile kazanç çıkarlarının peşinden koşabilir ve böyle yapmak zorunda olduğunu düşünebilir. Dini asketizmin gücü bir de bunun üstüne, emrine ölçülü, bilinçli, olağanüstü çalışkan ve işe Tanrı tarafından istenen yaşam amacı olarak bakan işçiler vermiştir. Ayrıca, dünya nimetlerinin eşit olmayan dağılımının Tanrı’nın bir takdiri olduğu ve Tanrı’nın bu yolla insanları bilinmeyen hedeflere doğru götürdüğü yolunda rahatlatıcı güven de vardır. Calvin, “Halk, yani işçi ve zanaatkâr kitlesi, fakir kaldıkları sürece Tanrı’ya bağlı kalırlar.”, demiştir. Hollandalılar ise bunu laikleştirerek, “İnsanlar, zorunlu oldukları zaman çalışırlar.”, demektedir. Kapitalizmin önde gelen düşüncelerinden birinin bu şekilde ifade edilmesi, sonraları düşük ücret üretimi kuramlarını doğurmuştur.

Weber’e göre başlangıçta Protestan ahlak ekonomik gelişmeyi belirlerken, geliştikten sonra kapitalizm Protestanlığa yön vermiştir. Ona göre, dinin belirleyen konumdan, belirlenen konuma düşmesi oldukça dramatiktir. En nihayetinde Weber, yeni kapitalist düzenle, birer hiç olan ruh yoksunu uzmanlık insanlarının ve yürek yoksunu zevk insanlarının, daha önce hiç ulaşamadıkları bir insanlık düzeyine ulaştıklarını ifade eder.

.
Kapak: Wikipedia
.

2 yorum:

Adsız dedi ki...

çok süper olmuş kitabı okudum ama bir şey anlayamadım çok saolun bu çok yardımcı oldu..sınav için..teşekkürler:)

Adsız dedi ki...

Emeginize saglik. Tesekkurler. Cok guzel bir ozet olmus.

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

The Reflection Cafe

Site İstatistikleri

Locations of visitors to this page

 

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı