“Aşk, üstünlükte, bilgide, defterde, kitap sahifelerinde değildir. Halk dedikoduya düşmüştür ama, o yol aşıkların yolu değildir. Aşk, öyle bir nur ağacıdır ki, dalları ezelde, kökleri ebeddedir. Bu ağaç, ne arşa dayanır, ne de yeryüzüne, bu ağacın gövdesi yoktur. Biz, aklı işten, güçten attık, hevesi de bir iyice dövdük. Çünkü bu ululuk, şu akla, şu huylara layık değildir. Sende fani güzellere karşı bir iştiyak, bir özlem var ya...Bil ki bu iştiyak senin için bir puttur. Sen, kendinde kendini bulur da kendin sevgili olursan, sende özlem kalmaz.”
“Aşıklara canlar feda olsun, aşk hoş bir hevestir. Ey oğul, aşka bağlan, geri kalan şeyler boştur, havadır. Gökyüzünden ta yeryüzüne kadar ateşten bir aşk zinciri sarkıtmışlardır, eğer Hakk’ı, hakikatı seviyor isen o zincire sarıl, yukarılara çık. Sen, “Aşk nasıl şeydir?” diye sorma. Aşk, bir çeşit deliliktir, divaneliktir, insanı zincire vurdurur, fakat bu zincir ahmaklara vurulan zincir değildir. Aşk yoluna düşüp, yokluğa ulaştıktan sonra sana nerede, kim düşman olacak? Senin gücün kuvvetin kimde olabilir ki? Sen yakıp kavuran, tam bir gerçek ateşsin.”
“Aşık ol, aşık ol da üzüntüden kurtul. Sen, padişah oğlusun, ne zamana kadar dünyanın esiri olarak kalacaksın? Bu fani dünyada, kimse seni bilmesin, tanımasın. Fakat sen, yönü olmayan o alemde eşsizsin, benzerin yoktur. Bu alemde her şey gelip geçicidir, bu dünya ölumlü dünyadır. Bu fani dünyada bey değilsen ne çıkar? Ölmüyorsun, yaşıyorsun ya, bu sana yetmez mi? Sen, insan seklinde bir Allah arslanısın. Bu hal, faziletinden, çalışıp çabalamandan, yiğitliğinden belli. Ömür geldi geçti, fakat mademki sen varsın, Allah’ın nuru içindesin, ha er ölmüş, ha geç. Sevgilinin değeri, kadri, sevenin izzeti iledir. Ey çaresiz aşık! Bak bakalım, kudretin ne değerin ne?”
“Aşksız gecen ömrü, hiç hesaba katma, yaşadım sanma. Aşk, ab-ı hayattır, onu canla, gönülle kabul et. Aşıklardan başkasını, sudan ayrılmış balık bil. O, vezir bile olsa, sen onu ölmüş, çürümüş say. Aşk, eşya dengini açınca, her ağaç yeşillenir. Kocamış ağaçtan biten taze yapraklar, her an meyve verir.”
“Gerçek aşka tutulmamış, o sevgiyi kendine iş edinmemiş ruhun yok olması daha iyi, çünkü onun varlığı ayıptan, ardan başka bir şey değildir. Hakiki aşkla mest ol, kendinden geç, çünkü dünyada ne varsa hep aşktan ibarettir, Aşkla meşgul olmaktan başka dosta layık bir iş güç yoktur. “Aşk nedir?” diye sorarlarsa de ki, aşk öyle ki, isteği, yapıp yapmama arzusunu, iradeyi terk etmedir. İhtiyarı terk etmeyende hayır yoktur, iyi insan değildir. Ebedi olarak baki kalan ancak aşktır. Bundan başkasına gönül verme, hepsi eğretidir. Ne vakte kadar fani olan, ölü sayılan sevgiliyi kucaklayacaksın? Öyle bir canı kucakla ki, ona son yoktur. Baharda doğan şey, güz mevsiminde ölür. Aşkın gül bahçesine bahardan imdad yoktur. Aşk çiçeklerinin ilkbaharın yardımına ihtiyaçları bulunur mu? Ten atının üstünde titreyip durma, in aşağı. Ondan daha hızlı giden bir yaya ol, Allah ten duygularına kapılmayan, tenden kurtulan kişiye, kanat ihsan eder. Düşünceleri, endişeleri bırak, üzerinde nakış süsü, resim bulunmayan aynanın yüzü gibi gönlün tertemiz olsun."
“Aşıklara canlar feda olsun, aşk hoş bir hevestir. Ey oğul, aşka bağlan, geri kalan şeyler boştur, havadır. Gökyüzünden ta yeryüzüne kadar ateşten bir aşk zinciri sarkıtmışlardır, eğer Hakk’ı, hakikatı seviyor isen o zincire sarıl, yukarılara çık. Sen, “Aşk nasıl şeydir?” diye sorma. Aşk, bir çeşit deliliktir, divaneliktir, insanı zincire vurdurur, fakat bu zincir ahmaklara vurulan zincir değildir. Aşk yoluna düşüp, yokluğa ulaştıktan sonra sana nerede, kim düşman olacak? Senin gücün kuvvetin kimde olabilir ki? Sen yakıp kavuran, tam bir gerçek ateşsin.”
“Aşık ol, aşık ol da üzüntüden kurtul. Sen, padişah oğlusun, ne zamana kadar dünyanın esiri olarak kalacaksın? Bu fani dünyada, kimse seni bilmesin, tanımasın. Fakat sen, yönü olmayan o alemde eşsizsin, benzerin yoktur. Bu alemde her şey gelip geçicidir, bu dünya ölumlü dünyadır. Bu fani dünyada bey değilsen ne çıkar? Ölmüyorsun, yaşıyorsun ya, bu sana yetmez mi? Sen, insan seklinde bir Allah arslanısın. Bu hal, faziletinden, çalışıp çabalamandan, yiğitliğinden belli. Ömür geldi geçti, fakat mademki sen varsın, Allah’ın nuru içindesin, ha er ölmüş, ha geç. Sevgilinin değeri, kadri, sevenin izzeti iledir. Ey çaresiz aşık! Bak bakalım, kudretin ne değerin ne?”
“Aşksız gecen ömrü, hiç hesaba katma, yaşadım sanma. Aşk, ab-ı hayattır, onu canla, gönülle kabul et. Aşıklardan başkasını, sudan ayrılmış balık bil. O, vezir bile olsa, sen onu ölmüş, çürümüş say. Aşk, eşya dengini açınca, her ağaç yeşillenir. Kocamış ağaçtan biten taze yapraklar, her an meyve verir.”
“Gerçek aşka tutulmamış, o sevgiyi kendine iş edinmemiş ruhun yok olması daha iyi, çünkü onun varlığı ayıptan, ardan başka bir şey değildir. Hakiki aşkla mest ol, kendinden geç, çünkü dünyada ne varsa hep aşktan ibarettir, Aşkla meşgul olmaktan başka dosta layık bir iş güç yoktur. “Aşk nedir?” diye sorarlarsa de ki, aşk öyle ki, isteği, yapıp yapmama arzusunu, iradeyi terk etmedir. İhtiyarı terk etmeyende hayır yoktur, iyi insan değildir. Ebedi olarak baki kalan ancak aşktır. Bundan başkasına gönül verme, hepsi eğretidir. Ne vakte kadar fani olan, ölü sayılan sevgiliyi kucaklayacaksın? Öyle bir canı kucakla ki, ona son yoktur. Baharda doğan şey, güz mevsiminde ölür. Aşkın gül bahçesine bahardan imdad yoktur. Aşk çiçeklerinin ilkbaharın yardımına ihtiyaçları bulunur mu? Ten atının üstünde titreyip durma, in aşağı. Ondan daha hızlı giden bir yaya ol, Allah ten duygularına kapılmayan, tenden kurtulan kişiye, kanat ihsan eder. Düşünceleri, endişeleri bırak, üzerinde nakış süsü, resim bulunmayan aynanın yüzü gibi gönlün tertemiz olsun."
.
Kaynak: Divan-ı Kebir 1/395, 4/2470, 4/2627, 3/1129, 1/455 ; Mevlana: Hayatı-Şahsiyeti-Fikirleri, s.133-136 (Şefik Can, Ötüken, 2006)
Resim: flickr.com
.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder