3 Nisan 2013 Çarşamba

Dünya'da ve Türkiye'de Gelir Dağılımı

Metin Külünk
Aralık 2007

Önümüzdeki yüzyılın siyaset paradigmasında üç unsurun öne çıkacağını söyleyebiliriz: Hak, hukuk ve adalet. Kapitalizm her ne kadar günümüzde üstünlüğünü ilan etmiş olsa da bu alternatifsiz görünen üstünlük aslında kendi sonunu hazırlayan bir kısır döngüye de işaret ediyor. Dünyanın her bölgesinde mikro ölçekten makro ölçeğe bir yanda refah adaları oluşurken diğer yanda yoksulluk ve yoksunluk adaları da oluşmaktadır. Örneğin bugün ekonomik büyümesine gıptayla bakılan Çin’de en iyi tahminlerle 300 milyonluk bir nüfus, ki bunu 150 milyona kadar indirenler de bulunmaktadır, ekonomik gelişmeden pay alırken, 1,2 milyarlık nüfusun geri kalanı, günde 1 dolara yaşamını sürdürmek için uğraşmaktadır. Metropoller, devasa gecekondulaşmayı da beraberinde getiriyor, özellikle gelişmekte olan ülkelerde, şehir kültürü kırsal alanın tehdidi altında sıkışıyor. Artan ekonomik dengesizlikler, gelişen teknoloji ve gelir dağılımındaki bozukluklar, nüfus hareketlerinin doğal dağılımından çıkmasını ve merkezi noktalara yönelmesine sebep olmaktadır. İşte, birkaç haftadır, üzülerek izlediğimiz, kaçak göçmen ölümleri, bu gelişmelerin doğal bir sonucudur. Bu ölümler devletlerin, kaçak göçe karşı alamadığı tedbirler sonucu meydana gelmemekte, kapitalizmin neden olduğu bir sonucu bize göstermektedir. Bu nedenle sizlerle bugün dünyamızdaki ve Türkiye’mizdeki gelir dağılımı adaletsizliğinden bahsedeceğim.

Küreselleşen ekonomide, Türkiye’nin de içinde olduğu gelişmekte olan ekonomilerde (emerging markets) gelir dağılımının adaletsiz olduğu bilinmektedir. Birleşmiş Milletlerin 2006 yılında yayınladığı Gelir Dağılımı Eşitsizliği Raporun’a göre, araştırmaya konu 122 ülkenin Gini katsayıları ortalaması 0.40 olarak gerçekleşirken, Türkiye’nin gini katsayısı dünya ortalamasının üzerinde kalarak 0.42 seviyesinde olduğu belirtilmektedir.[1] Türkiye’deki gelir dağılımı, dünyanın diğer 45 ülkesinden daha adil, 76 ülkesinden daha adaletsiz olduğu görülmektedir.

 En Adaletsiz Gelir Dağılımına Sahip On Ülke (Ginikatsayıları en büyük olan on ülke )                                                                                                                                   

Ülke
Gini Katsayısı (%)
 1.Namibya
 70,7
 2.Lesotho
 63,2
 3.Botsvana
 63
 4.Siearra Leone
 62,9
 5.Merkezi Afrika Cumhuriyeti
 61,3
 6.Bolivya
 60,6
 7.Brezilya
 59,7
 8.Güney Afrika
 59,3
 9.Şili
 57,1
 10.Paraguay
 56,8
 45. Türkiye
 42,0

Dünyanın en fakir %20′lik kesimin dünyadaki gelirin  ortalama olarak %6,3′ünü  aldığı görülmektedir. Aynı verilere göre Türkiye’de en fakir %20′lik kesimin gelirden aldıkları payların ortalaması %5,8 olarak gerçekleşmiştir. Dolayısıyla, Türkiye’nin en fakir %20’sinin gelirden aldığı pay, dünya ortalaması olan %6,3′ten düşük olduğu görülmektedir.

En Adil Gelir Dağılımına Sahip On Ülke (Gini katsayıları en düşük olan on ülke )
                                                                                                                                      
Ülke
Gini Katsayısı (%)
 1.Danimarka
23,2
 2.Macaristan
24,4
 3.Belçika
25
 4.İsveç
25
 5.Çek Cumhuriyeti
25,4
 6.Slovakya
25,8
 7.Norveç
25,8
 8.Bosna Hersek
26,2
 9.Özbekistan
26,8
 10.Finlandiya
26,9
 76. Türkiye
42,0

Dünyanın 122 ülkesinde en zengin %20′lik dilimlerin gelirden aldıkları payların ortalaması %46,7 düzeyinde gerçekleşmiştir. Aynı verilere göre Türkiye’de en zengin %20′lik dilimlerin gelirden aldıkları payların ortalaması yüzde %47,7 olduğu görülmektedir. Türkiye’nin en zengin %20’sinin gelirden aldığı pay, dünya ortalaması olan %46,7′den yüksek olarak gerçekleşmiştir. Dolayısıyla Türkiye’de gelir dağılımı adaletsizliği, dünya ortalama gelir dağılımı adaletsizliğinden yüksek olduğu görülmektedir.

Aşağıdaki tabloda belirtildiği üzere, 1986 yılında toplam nüfusun milli gelirden en yüksek payı alan %20’lik kesimi, yaratılan milli gelirin yüzde 5.9′unu almasına karşın, nüfusun milli gelirden en düşük payı alan %20’lik kesimi ise, milli gelirin %3,9′unu aldığı görülmektedir. Nüfusun, en yüksek pay alan %20′lik kesimin dışındaki diğer toplam kesimin oluşturduğu, %80’lik grubun milli gelirin yüzde 44.1′ne sahip olurken, Gini katsayısı, 0.50 seviyesinde gerçekleşmiştir.

1963-2002 Yılları Arasında Türkiye’de, Gelir Dağılım Yüzdeleri ve Gini Katsayılar   
                                          
Hanehalkı Yüzdeleri
1963
1968
1973
1978
1983
1986
1987
1994
2002
En Düşük %20
4.5
3.0
3.5
2.9
2.7
3.9
5.2
4.9
5.3
İkinci %20
8.5
7.0
8.0
7.4
7.0
8.4
9.6
8.6
9.8
Üçüncü %20
11.5
10.0
12.5
13.0
12.6
12.6
14.1
12.6
14.0
Dördüncü %20
18.5
20.0
19.5
22.1
21.9
19.2
21.2
19.0
20.8
En Yüksek %20
57.0
60.0
56.5
54.7
55.8
55.9
49.9
54.9
50
Gini Katsayısı
0.55
0.56
0.51
0.51
0.52
0.50
0.43
0.49
0.44
                                                                                                                                                

1987 yılında toplam nüfusun milli gelirden en yüksek payı alan %20’lik grubu, yaratılan milli gelirin yüzde 4 9.9’nu almasına karşın, nüfusun milli gelirden en düşük payı alan %20’lik grubun milli gelirin yüzde 5.2’sini aldığı görülmektedir. Nüfusun, en yüksek pay alan %20′lik diliminin dışındaki diğer toplam dilimlerinin oluşturduğu, %80′lik grubun milli gelirin %51.1’ne sahip olurken, Gini katsayısı, 0.43 seviyesine gerilemiştir.   
                               
1994 yılında toplam nüfusun milli gelirden en yüksek payı alan %20’lik kesimi, yaratılan milli gelirin yüzde 54.9′unu almasına karşın, nüfusun milli gelirden en düşük payı alan %20’lik kesimi ise, milli gelirin %4,9′unu aldığı görülmektedir. Nüfusun, en yüksek pay alan %20′lik kesimin dışındaki diğer toplam kesimin oluşturduğu, %80’lik grubun milli gelirin yüzde 45.1′ne sahip olurken, Gini katsayısı, 0.49 seviyesine yükselmiştir  2002 yılında toplam nüfusun milli gelirden en yüksek payı alan  %20’lik kesimi, yaratılan milli gelirin yarısını almasına karşın, nüfusun milli gelirden en düşük payı alan %20’lik kesimi ise, milli gelirin %5.3’ünü aldığı görülmektedir. Nüfusun, en yüksek pay alan %20′lik kesimin dışındaki diğer toplam kesimin oluşturduğu, %80’lik grubun milli gelirin yarısına  sahip olurken, Gini katsayısı, 0.44 seviyesine  gerilemiştir.

Gini katsayısı değişim sevyelerinin analizi neticesinde ;  Türkiye’de, 1963 ve 1968 yıllarında srasıyla, yüzde 55 ve yüzde 56 olarak gerçekleşen bu yüksek Gini katsayıları adaletsiz bir gelir dağılımı olduğunu göstermektedir. 1973 yılında bu oran daha adil bir hale gelerek 0.51 olarak gerçekleşmiş, 1978, 1983 ve 1986 yıllarında Gini katsayısı 0.50 ve 0.52 sevyeleri arasında ciddi bir artış ya da azalış göstermediği görülmektedir. 1987 yılında, gelir dağılımı adaletti 1986 yılına oranla önemli ölçüde düzelmiş ve Gini katsayısı 050’den, 0.43 seviyesine düştüğü görülmektedir. Ancak 1994 yılına gelindiğinde, gelir dağılımındaki adaletsizliği gösteren, Gini katsayısı 0.49 seviyesine yükselmiş, 2002 yılında ise 0.42 sevyesine düştüğü görülmektedir.

Gelirden en az pay alan %20′lik nüfus diliminin 1963 yılında gelirden aldığı pay 4.5 iken 1968 yılında bu oran 3′e inmiş, 1973 yılında 3.5′e yükselmiş, 1978 yılında 2.9′a, 1983 yılında 2.7′ye  tekrar düşmüş, 1986 yılında 3.9′a, 1987′de 5.2′ye tekrar yükselmiş, 1994 yılında 4.9′a tekrar inmiş ve 2002 yılında 5.3′e tekrar yükseldiği görülmektedir. Netice itibarı ile, gelir dağılımı 1986 yılından itibaren gelirden en düşük payı alan %20′lik nüfus kesiminin lehine gerçekleştiği anlaşılmaktadır. 1986 yılı öncesinde, gelirden en düşük pay alan %20′lik kesimin, gelirden aldığı payda azalış ve artışlar olduğundan net bir eğilim gözlenmemektedir. Söz konusu kesimin, 1983 yılında gelirden aldığı payın yüzde 2.7 ile en düşük yıl olduğu görülmektdir.

Aşağıdaki Tabloda görüldüğü üzere, 2003 yılında toplam nüfusun milli gelirden en yüksek payı alan %20’lik grubun, yaratılan milli gelirin yüzde 48.3′ünü almasına karşın, nüfusun milli gelirden en düşük payı alan %20’lik kesiminin milli gelirin %6’sını aldığı görülmektedir. Nüfusun, en yüksek pay alan %20′lik grubun dışındaki diğer tüm kesimlerin oluşturduğu, %80’lik grubun, milli gelirin yüzde 51.7’sine sahip olduğu ve Gini katsayısı, 0.40 seviyesinde gerçekleştiği görülmektedir.

2003-2005 Yılları Arasında Türkiye’de Gelir Dağılım Yüzdeleri ve Gini Katsayıları                                                                                                                                
Hanehalkı Yüzdeleri
2003
2004
2005
En Düşük %20  ( Toplam gelirden en az pay alan grup)
6.0
6.0
6.1
İkinci %20
10.3
10.7
11.1
Üçüncü %20
14.5
15.2
15.8
Dördüncü %20
20.9
21.9
22.6
En Yüksek %20  (Toplam gelirden en fazla pay alan grup)
48.3
46.2
44.4
Gini Katsayısı
0.40
0.40
0.38

2004 yılında toplam nüfusun milli gelirden en yüksek payı alan %20’lik grubun, yaratılan milli gelirin yüzde 46.2’sini almasına karşın, nüfusun milli gelirden en düşük payı alan %20’lik kesiminin milli gelirin %6’sını aldığı görülmektedir. Nüfusun, en yüksek pay alan %20′lik grubun dışındaki diğer tüm kesimlerin oluşturduğu, %80’lik grubun, milli gelirin yüzde 53.8’ne sahip olduğu ve Gini katsayısı, 0.40 seviyesinde gerçekleştiği görülmektedir

2005 yılında toplam nüfusun milli gelirden en yüksek payı alan %20’lik grubun, yaratılan milli gelirin yüzde 44.4’nü  almasına karşın, nüfusun milli gelirden en düşük payı alan %20’lik kesiminin milli gelirin %6.1’ni aldığı görülmektedir. Nüfusun, en yüksek pay alan %20′lik grubun dışındaki diğer tüm kesimlerin oluşturduğu, %80’lik grubun, milli gelirin yüzde 55.6’na sahip olduğu ve Gini katsayısı, 0.38 seviyesine düştüğü görülmektedir.

Gelirden en az pay alan %20′lik nüfus kesiminin, 2003 yılında gelirden aldığı pay yüzde 6’ya yükselmiş, 2004 yılında yine yüzde 6 olarak gerçekleşmiş ve 2005 yılında bu oran %6.1′e yükseldiği görülmektedir. Netice itibarı ile, Gelir dağılımı eşitsizlik ölçülerinden Gini katsayısının 2002 yılında 0.44 olarak gerçekleşirken izleyen 2003 ve 2004 yıllarında 0.40 seviyesine düşmüş ve 2005 yılında 0.38 sevyesine düştüğü görülmektedir. Dolayısıyla, AK parti iktidarı döneminde, gelir dağılımının istikrarlı biçimde düzelme eğilimine girdiği görülmektedir.

TÜİK, 2005 yılında dört kişilik bir hanenin aylık açlık sınırını 190, yoksulluk sınırını ise 487 YTL olarak belirlemiştir. Türkiye’de açlık sınırının altında yaşayan kişilerin nüfusa oranı yüzde 1’in altında, yoksulluk sınırının altında yaşayanların oranı ise yüzde 20.5′tir. Bu kapsamda, ülke nüfusunun beşte birinin hâlâ yoksulluk sınırı altında yaşaması ve bu konunun sosyal ve ahlaki bir değer olması sebebi ile, AK partinin gelir dağılımı adaletsizliği konusunu acil eylem planına alarak, çözmesi gereken bir toplumsal olgu olduğu unutulmamalıdır.

Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı’nın 2006 yılında yayınladığı rapora göre,                       
Gelir dağılımı eşitsizliğine bakıldığında, dünya nüfusunun yüzde 10'unun dünya servetinin yüzde 85'ine, dünya nüfusunun yüzde 90’nı ise dünya servetinin yüzde 15’ne sahip olduğu, dünyada 1 milyar insanın günde 1 dolara geçindiği, zenginlerin aşırı yoksul 1 milyar insandan 38 Bin 486 kat fazla gelir elde ettiği belirtilmektedir. 9 Milyar civarında nufusa sahip dünyadaki 2,8 milyar çalışanın 1,4 milyarının kazancı, kendilerini ve ailelerini günde 2 dolarlık yoksulluk sınırının altında olduğu, ve dünyanın en varlıklı insanlarının yüzde 30'unun ABD, yüzde 27'sinin ise Japonya'da yaşadığı görülmektedir.

Birleşmiş Milletlerin bir alt kuruluşu olan FAO (Gıda ve Tarım Organizasyonu)’nun yayınladığı rapora göre, günde 25 bin insanın açlıktan öldüğü ve bunların da büyük çoğunluğunu (yaklaşık 16.000) çocukların oluşturduğu görülmektedir. Dünya servetin Kuzey Amerika, Avrupa ve Asya-Pasifik bölgesindeki Japonya ve Avustralya gibi ülkelerde yoğunlaştığı, bu ülkelerin dünyanın hane halkı servetinin yüzde 90'ını elinde tuttuğu belirtilmektedir. Yoksulların ürettiği kahve, çay, pirinç, koyun eti ve pamuk gibi ürünlerin fiyatları yüzde 2,2 oranında düşerken, Yüksek gelir gruplarının ürettiği, bakır, çinko, nikel türünden işlenmiş ürünlerin fiyatları yüzde 32, endüstriyel ürün fiyatları ise yüzde 18,5 oranında artmasından dolayı dünyada gelir dengesizliğinin arttığı belirtilmiştir.

TÜİK (Türkiye İstatistik Kurumu) verilerine ilişkin olarak, Ülke nüfusunun yüzde 5'lik dilimler halinde gelir dağılımına bakıldığında,  yüzde 5'lik zengin kesim ile yüzde 5'lik yoksul kesim arasındaki gelir farkının 2003'te 23,8, 2004'te 24,2 ve 2005’te 21,3 kat olduğu belirtilmektedir. 2006’daki hesaplamalara göre, zengin kesim ile yoksul kesim arasındaki gelir farkının 25 kat olacağı öngörülmektedir.  Başka bir ifade ile, 2005 yılında yüzde 5'lik en düşük gelir grubu kişi başına 599 YTL gelir elde ederken, en yüksek yüzde 5'lik grup ise 12 bin 756 YTL gelir elde etttiği görülmektedir. Açlık sınırının altında yaşayan kişilerin ülke nüfusa oranı yüzde 1′in altında olduğu, yoksulluk sınırının altında yaşayanların oranı ise yüzde 20.5 olduğu blirtilmiştir. Memur-Sen'in 2007 kasım ayında yaptığı hesaplamaya göre, 4 kişilik bir ailenin açlık sınırını yaklaşık 659, yoksulluk sınırını ise 1785 YTL olduğu belirtilmiştir. Netice itibarı ile, Ülke nufusunun beşte birinin hâlâ yoksulluk sınırı altında yaşadığı görülmektedir. Sosyal barışın ve toplumsal ahlakın korunması için, adil gelir dağılımı sorununun, acil eylem planına alarak çözülmesi gereken bir toplumsal olgu olduğu unutulmamalıdır.

O halde mutlaka bölüşmeyi öngören bir ahlakı tüm insanlığa kazandırmak zorundayız. Yoksulluğu ve fakirliği dönüştürebilmek sadece zenginliği hedef alan değil zenginliğin hangi insan, hangi iktisadi sistem ve hangi ahlak üzerine inşa edileceği düşünülmelidir. Zenginlik paradigması, ramazan çadırlarının varlığından mutlu olan değil, ramazan çadırlarına ihtiyaç bırakmayacak bir akıl ve program üzerine kurulmalıdır. Ramazanda kapısına erzak getirilecek insan bulamamayı hedefleyecek bir programı ve aklı inşa etmeliyiz. Neo-kapitalizm’in sınırsız talep üretmeye dönük aklı yerine, itidali hedef alan, talep güdüsünü törpüleyecek, bir ahlak ve ruha sahip insan tipiyle yeryüzünün inşasını talep eden bir aklı ve düşünceyi meydana getirmeliyiz. Eşyanın niceliğini değil, eşyanın ruhunu dönüştürecek bir vizyonu inşa etmeliyiz. Bunları alternatif bir paradigmaya yol açmak için düşünmek ve konuşmak zorundayız.

Not: Katkılarından dolayı sayın Abdüsselam Değer’e teşekkür ederim.


[1] Gini katsayısı, Gelir dağılımı adaletini  ölçmekte kullanılan ölçüdür. 0 ile 1 arasında değer alan Gini katsayısı, sıfıra yaklaştıkça gelir dağılımı daha adil olduğu, bire yaklaştıkça gelir dağılımının adaletsiz olduğu anlamına gelmektedir.


Hiç yorum yok:

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

The Reflection Cafe

Site İstatistikleri

Locations of visitors to this page

 

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı