11 Nisan 2012 Çarşamba

Bir edebiyat tarihçisi olarak Tanpınar

ABDULLAH UÇMAN, Mimar Sinan Üniversitesi
Zaman Kitap, Nisan 2012

Hakkında yapılan bütün değerlendirmelerde, Tanpınar’ın On Dokuzuncu Asır Türk Edebiyatı Tarihi’nin Türk edebiyat tarihçiliğine yeni bir görüş ve bakış açısı getirdiği kabul edilir. Yeni baskısıyla Dergâh Yayınları tarafından okura ulaştırılan eser, böylece 19. baskısını yapmış oldu. Prof. Dr. Abdullah Uçman kitabın yayına hazılanış sürecini ve edebiyatımızdaki yerini anlatıyor.

Bilindiği gibi Ahmet Hamdi Tanpınar her şeyden önce bir şair, deneme yazarı, hikâyeci ve romancıdır; dolayısıyla onun sanatçı ve estet kişiliği edebiyat tarihçiliğinden veya ilim adamı kimliğinden önce gelir. Zaten kendisi de her zaman bir şair olarak anılmayı arzu etmiştir. Tanpınar, hayatının son günlerinde tuttuğu günlüklerinde bir şair, bir hikâyeci, bir romancı ve bir düşünce adamı olarak çevresinden gereken ilgiyi göremediğinden şikâyet eder ama bütün bunlar onun kaleme almış olduğu edebiyat tarihinin önemini azaltmaz.

Tanpınar, Tanzimat Fermanı’nın ilanının 100. yıldönümü dolayısıyla 1939 yılında profesör unvanıyla, devrin Maarif Vekili Hasan Âli Yücel tarafından İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde Yeni Türk Edebiyatı Kürsüsü’nün başına getirilir. Kendisinden, Tanzimat’tan sonraki dönemi ele alan bir edebiyat tarihi hazırlaması istenir. İşte On Dokuzuncu Asır Türk Edebiyatı Tarihi böyle bir süreç içinde hazırlanmaya başlanır. Tanpınar, 1923’te Edebiyat Fakültesi’nden mezun olduktan sonra hayata bir akademisyen olarak değil, lise hocası olarak başlamıştır. Dolayısıyla bu tayin olmasaydı, böyle bir eserin yazılması da söz konusu olmayacaktı.

Benzerlerinden farklı bir eser

Tanpınar’ın edebiyat tarihi, aynı dönem üzerine yazılmış benzerlerinden çok farklı bir eserdir. Edebiyat tarihçiliği, burada olduğu gibi sadece belli bir dönem söz konusu bile olsa, bilimsel mahiyette makale veya kitap telifinden de, tenkit yazıları veya ansiklopedi maddesi yazmaktan da çok farklı bir disiplin ve uzun hazırlık gerektiren bir sahadır. Hele bu saha XIX. yüzyıl gibi kültür, edebiyat ve medeniyet alanında her türlü değişim ve yenileşmenin en yoğun olarak ortaya çıktığı bir dönem olursa, iş daha da zorlaşmaktadır. Belirtmeye çalıştığım bütün bu zorluklara karşı Tanpınar kısa zamanda bir edebiyat tarihçisi için gerekli disiplin ve donanımı elde etmiş ve adı geçen kürsüye tayin edilmesinden on yıl sonra büyük bir merakla beklenen eserini ortaya koymuştur.

Türk edebiyatı tarihleri arasında Tanpınar’ın eseri, belli bir dönemle, yani sadece Tanzimat’tan sonraki Batılılaşma dönemiyle ilgili olması dolayısıyla, nihayet yüz yıllık bir dönemin hikâyesi gibi görünüyorsa da, aslında hiç de öyle değildir. Bu dönem, Türk edebiyatının, Batı’dan gelen yeni türlerin ortaya çıktığı, yeni konuların ele alınıp işlendiği, yeni problemlerin tartışıldığı kritik bir zaman dilimidir. Tanpınar, yaklaşık 600 sayfa tutan ilk ciltten sonra ikinci bir cilt daha tasarlamış, ama yazamamış. Bunun için Tanpınar’ın edebiyat tarihi ilk bakışta, ele almayı düşündüğü dönemi bütünüyle inceleyememiş eksik bir eser gibi görünse de bu yarım kalmış haliyle bile son derece önemli bir eserdir. Bir hikâyeci ve romancı olarak Tanpınar nasıl çağdaşlarından farklı bir yerde duruyorsa, aynı şekilde edebiyat tarihçisi olarak da pek çok edebiyat tarihçisinden farklı bir yerdedir.

Kitap, edebiyat tarihimizde ilk defa yeni ve farklı bir yorumla Divan şiirinin de kendi şartları içinde estetik bir yapısı olduğunu ortaya koyan oldukça geniş bir girişten sonra, Lâle Devri’nden başlayıp Tanzimat’a kadar uzanan Batılılaşma hareketlerinin ele alındığı “Garplılaşma Hareketine Umumi Bir Bakış” kısmıyla başlar. “XIX. Yüzyılın İlk Yarısında Türk Edebiyatı” başlığını taşıyan birinci bölümde, yine değişik yorumlarla bu yüzyılın ilk yarısındaki Divan ve halk edebiyatı örnekleri incelenir. Daha sonra ikinci bölüm olarak “Tanzimat Seneleri” gelir; burada önce 1839’da Tanzimat’ın ilanını takip eden yıllarda Batı’dan giren yeni türler çevresinde devrin siyasî, kültürel ve edebî atmosferi ele alınır. Bu bölümün hemen arkasından “Yeniliğin Üç Büyük Muharriri” başlığı altında Ahmet Cevdet Paşa, Münif Paşa ve özellikle Şinasi üzerinde durulur. Devrin siyasî havasını daha iyi yansıtabilmek için Yeni Osmanlılar Cemiyeti’ni müstakil bir başlık altında gözden geçiren Tanpınar, yine bu kısımda Ali Suavi’yi ele aldıktan sonra “Nev’ilerin Gelişmesi” başlığı altında gazete ve gazetecilikle şiir, tiyatro, hikâye ve romanla tenkit ve deneme türlerinin kültür ve edebiyat hayatımıza girmesini ve bunların kendi içinde gelişmesini inceler. Son bölümde, biyografileriyle birlikte eserleri, edebî ve fikrî özellikleriyle Ziya Paşa’dan başlayarak, Nâmık Kemal, Ahmet Midhat Efendi, Recâizâde Mahmud Ekrem, Abdülhak Hâmid ve Muallim Nâci ele alınmıştır.

Roman veya hatırat gibi okunabilir

Kitaba yazdığı önsözde, her zamanki gibi büyük bir tevazu ile burada yaptıklarının sadece tenkide arz edilen birer teklif olduğunu belirten Tanpınar, eserinde, edebiyat tarihinin ansiklopedik nitelikte kuru bir bilgi ve belge yığınından ibaret olmadığını ortaya koymuştur. Ele aldığı şahsiyetlere ve eserlere dışarıdan değil, bütün sıcaklığıyla içten bir bakışla yaklaşmıştır. Dolayısıyla eserin birçok bölümü bir edebiyat tarihi gibi değil de, sanki bir roman veya hâtırat gibi okunabilir.

Hakkında yapılan bütün değerlendirmelerde, Fuad Köprülü’den sonra Türk edebiyat tarihçiliğine yeni bir görüş ve bakış açısı getirdiği kabul edilen On Dokuzuncu Asır Türk Edebiyatı Tarihi, hem bir yakın devir edebiyat tarihi oluşu, hem de yeni ve farklı yorumları dolayısıyla, yayımlandığı günden itibaren büyük bir ilgi ve kabul görmüş, bunun için sadece Türk edebiyatı tarihi araştırmalarında değil, aynı zamanda Türkiye’deki kültür ve medeniyet değişimi konusuyla ilgili hemen bütün çalışmalarda daima ilk planda hatırlanan bir kaynak eser olmuştur.

19. baskıya ulaştı

Bilindiği gibi On Dokuzuncu Asır Türk Edebiyatı Tarihi’nin ilk baskısı 1949’da yapılır. Tanpınar eserini daha sonra esaslı birtakım değişiklikler ve ilavelerle 1956’da ikinci defa yayımlar. Ancak eserin bu baskısında, “doğru-yanlış cetveli”nde gösterilenlerden başka, bir kısmı doğrudan doğruya yazardan, bir kısmı ise matbaadan veya tashihten kaynaklanan çeşitli yanlışlıklar, eksiklik ya da fazlalıklar vardır.

İlk iki baskısı İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi tarafından yapılan eserin üçüncü baskısını, Tanpınar’ın ölümünden beş yıl sonra, 1967’de Çağlayan Kitabevi yapar. Prof. Dr. Mehmet Kaplan’ın eserle ilgili kısa bir takdim yazısı ve kitabın boyutlarının küçültülmesi dışında bu yeni baskıda 1956 baskısından farklı olarak herhangi bir değişiklik yapılmaz. Hatta Mehmet Kaplan’ın takdim yazısında da belirttiği gibi, kitaptaki hatalar, o günden bugüne çeşitli çevrelerde dile getirilmiş olduğu halde nedense bunların düzeltilmesi yoluna gidilmemiştir. Sadece eserin 1976 yılında yapılan 4. baskısında, çok belirgin bir kısım tashih hataları düzeltilmiş, ayrıca kitabın arkasına özel isim, eser ve eser kahramanlarının adları ile gazete ve dergi adlarını kapsayan bir indeks ilave edilmiştir.

İlk önemli düzeltmeler YKY’de yapıldı

2006 yılının başlarında Yapı Kredi Yayınları yöneticileri kitabın yeniden basılmadan önce benim redaksiyonumdan geçmesini istedikleri zaman, kitabı en başından itibaren elden geçirdim. 1970’den beri, bir kısmı benim de dikkatimi çeken hatalar her ne kadar eserin bütünlüğünü bozacak mahiyette olmasa da, en azından tespit etmek ve düzeltmek amacıyla yaptığım bu okuma sırasında hataların tahminimden çok fazla olduğunu gördüm. Dolayısıyla, eserin bu yeni baskısında bir yandan bilgi ve kronoloji hatalarını düzeltirken, bir yandan da eseri daha kullanışlı bir hale getirmeye çalıştım. 1956’da Tanpınar’ın sağlığında çıkan baskıyı esas alarak yeni baskıda pek çok düzeltme yaptık. Öncelikle kitabın imlâsında bir tutarlılık olması gerekiyordu. Bunun için Tanpınar’ın hususi kullanımı da dâhil olmak üzere, kelimelerin imlâsıyla özel isimlerin ve eser adlarının yazılışlarında birlik sağlamaya çalıştık. Tashih hatası dışındaki bilgi, kronoloji veya yazım yanlışlıkları ise yıldızlı (*) dipnotlarda düzeltildi. Yer yer başka şair ve yazarlardan iktibas edilen şiir ve nesir halindeki bütün metinler, asıllarıyla karşılaştırılarak yanlışlar tashih edildi. Ayrıca, Tanpınar’ın kitap boyunca kullandığı ve dipnotlarda gösterdiği bir kısım kaynakların tarih, cilt, sayı ve sayfa numaralarındaki bazı eksiklikler de giderildi. Zaman zaman gerek metin içinde, gerekse yıldız (*) konulamayacak bir kısım dipnotlarda özel isim, kitap adı veya bir terimin doğru yazılışı köşeli parantez [ ] içinde gösterildi; bu yüzden karışıklığı önlemek için, esas alınan 2. baskıdaki yazara ait bütün köşeli parantezler normal parantez haline getirildi. Hicrî tarihlerin, okuyucuda devirle ilgili bir çağrışım uyandırması amacıyla, gerekli görülen yerlerde miladî karşılıkları da verildi. Bu kitap aynı zamanda üniversitelerde okutulan bir ders kitabı olduğu için, Tanpınar’ın sık sık kullandığı ve büyük bir kısmı dilimize mal olmamış Fransızca kelime ve terimlerin metinde ilk defa geçtiği yerde yıldızlı (*) dipnotlarıyla Türkçe karşılıkları verildi. Tanpınar’ın, eserin ikinci cildinin sonuna koymayı planladığı ancak bu cildi yazamadığı için hazırlayamadığı bibliyografya, dipnotlarda geçen makale ve kitaplar esas alınmak suretiyle, tarafımızdan hazırlandı. Kitabın kullanımını kolaylaştırmak amacıyla kitapta geçen özel isim, eser ve eser kahramanlarının adları ile kitap, gazete ve dergi adlarını kapsayan yeni bir indeks hazırlandı.

Yeni baskıda farklılıklar var

Bu tashihler ve yeni düzenleme ile On Dokuzuncu Asır Türk Edebiyatı Tarihi Yapı Kredi Yayınları tarafından 2006 yılı sonlarında basıldı. Hem zamanın kısalığı, hem bilgisayar ekranında göz yorgunluğu dolayısıyla bu ilk baskıda bir kısmı gözümüzden kaçan eksiklik ve hatalar yeni baskılarda düzeltildi. Son olarak Çağlayan Kitabevi’nde 2003’te 10. baskısı yapılan eser Yapı Kredi Yayınları tarafından 2011 yılına kadar sekiz defa basıldı. Son olarak Dergâh Yayınları tarafından Şubat 2012’de ilk baskısı ama başlangıcından itibaren 19. baskısı yapılan kitabın bu baskısında ise metin içinde yapılan bir kısım düzeltmeler dışında eskisinden bazı farklılıklar da mevcut. Eserin daha iyi anlaşılması için kitabın başına Prof. Dr. İnci Engünün tarafından eseri ana hatlarıyla tanıtan bir “Sunuş” yazısı ile sonuna da sırayla Asaf Hâlet Çelebi ve Hikmet Dizdaroğlu ile Çağlayan Kitabevi baskılarında yer alan Prof. Dr. Mehmet Kaplan’ın “Önsöz”ü, ayrıca Prof. Dr. Hilmi Ziya Ülken’le Prof. Dr. Zeynep Kerman’ın ve Prof. Dr. Orhan Okay’ın kitap hakkında daha önce yayımlanmış yazıları ilave edildi.

ON DOKUZUNCU ASIR TÜRK EDEBİYATI TARİHİ, AHMET HAMDİ TANPINAR, DERGÂH YAYINLARI, 656 SAYFA

Hiç yorum yok:

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

The Reflection Cafe

Site İstatistikleri

Locations of visitors to this page

 

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı