18 Temmuz 2011 Pazartesi

İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin Propaganda Araçlarından Hayyeale‘l-Felâh Risalesi

Taner ASLAN, Aksaray Üniversitesi
Turkiyat Arastirmalari Dergisi
No: 29; Bahar 2011

II. Meşrutiyetin ilanından sonra halkın meşrutiyet, meclis, hürriyet, cemiyet, kanun gibi kavramlara vakıf olmadığının anlaşılması üzerine İttihat ve Terakki Cemiyeti halkı aydınlatmak için Hayyeale‘l - Felâh Risalesi’ni hazırlatmıştır. Bu risale, cemiyetin kullandığı propaganda araçlarından biridir. İmzasız olarak 1326’da Selanik’te basılan risale, şekil ve muhteva açısından incelenmiştir.


Yakınçağ tarihimizin en dikkate değer siyasî oluşumu ve hareketi olma özelliğini muhafaza eden İttihat ve Terakki Cemiyeti, açık olan bir değişime uyabilecek fennî bir yönetim biçimini tesis etmek (Hanioğlu 1981: 607), meşrutî bir hükümet kurmak, genel bir ıslahat vücuda getirmek (Şura-yı Ümmet 1903: 3); diğer bir ifadeyle Abdülhamit’i devirerek meşrutiyeti ilan etmek; adalet, hürriyet ve eşitliği sağlamak maksadını Ohri’de başlattığı askerî bir hareketle 1908’de gerçekleştirmiştir.

Cemiyet, kurulduğu andan mutlu sona ulaştığı ana kadar Abdülhamit’in ‘istibdadî’ idaresini yıkarak, anayasal bir düzen kurma düşüncesini basın yayın faaliyetiyle kamuoyuna duyurmaya çalışmıştır. Cemiyetin önde gelen isimlerinden Mehmet Murat, Mizan gazetesinde neşrettiği Iyd-ı Millî (Millî Bayram) isimli yazısında; Abdülhamit idaresinin milleti cehalete mahkûm ettiği, her türlü gelişmeden mahrum bırakarak sefalete düşürdüğü iddiasında bulunmuştur (Mehmet Murat 1897: 1). Ona göre, meşrutiyetin ilan edilmesiyle Abdülhamit’in ‘istibdat’ rejimi son bulacak ve memleketin yeniden tensik ve ihyası temin edilebilecekti. Bu düşünceden hareketle hürriyet ilan edilmiş ve memlekette bir bayram havası yaşanmıştır1. Erkan-ı Harp Binbaşı Yanyalı Vehip Bey, meşrutiyetin ilanı günü Manastır’da Hürriyet Meydanı’nda toplanan halka; meşrutiyet idaresinin ve meşveretin milleti insan gibi yaşatacağına, adalet, müsavat ve uhuvvetin meslek-i esasları olduğuna ve devletin terakkisini Kanun-i Esasi’nin temin edeceğine dair bir konuşma yapmıştır (Ahmet Refik 1324: 84-86). Cemiyetin 39 maddeden oluşan beyannamesinde de bu hususa yer verilmiştir.2

Cemiyet, ‘istibdadı’ devirip meşrutî bir idare tesis etmekle ‘hürriyet-i tammeye mazhar’ bir teşkilat vasfını kazanmıştır (Selim Kohen 1328: 43). Meş- rutiyetin ilanından sonra memlekette düzeni sağlamak, Kanun-i Esasi’yi harfiyen tatbik etmek, vatanın istiklal ve bekasını temine çalışmak cemiyetin tek gayesiydi (İkdam 1324: 3). Ancak maksadın, ‘adat ve kavanîn-i Osmaniye dâhilin-de’ hareket etmek olsa da zamanla meşrutiyetin umdelerinden tedricen ayrılındığı görülmüştür (Hasan Amca 1958: 49).

Meşrutiyetle adaletin ve uhuvvetin sağlanamaması, memleketin asayişinin ve malî istikrarının temin edilememesi; bunların yanında İttihatçıların adım adım ‘halka muvazi istikamet’ten ayrılışları hoşnutsuzluğun giderek artmasına yol açmıştır (Hasan Amca 1958: 60). Ayrıca devlet memurlarının özellikle taşradaki vergi memurlarının, herkesin gelirine göre vergi tahsil edilmesi anlayışından uzaklaşarak, halka kötü muamelede bulunmaları, halkta meşrutiyet idaresine ve cemiyete olan güveni sarsmıştır (Ali Cevat 1960: 13-14). Esasında meşrutiyet karşıtı muhalif bir hareketin baş göstermesinde, cemiyetin tekelci ve başka hiçbir siyasî teşekkül ve şahıslara hayat hakkı tanımayan tavrı önemli etken olmuştur (Birinci 1990: 31-33). Bunun yanı sıra, memur terfilerinin keyfi yapılması (Bayur 1991/III: 90-91), Bâb-ı Âli ve devlet bürokrasisinde iltimasın olması (Alkan 1992: 116), istenmeyen memurların kadro dışı bırakılması hoşnutsuzlu- ğun temelinde yatan diğer gelişmelerdir (BOA, Sadrazam Kamil Paşa Evrakı, 86/32-3186). Bu gelişmeler sonucunda cemiyet, muhalifleri ve muasırlarınca ‘otoriteryanizm’ bir idare tesis edildiği öne sürülerek tenkit edilmiştir (Tunçay 1992: 36-41).

Meşrutiyetin ilanından sonra, memleketin iç ve dış sorunlarının ortadan kalkacağını düşünenler, çok geçmeden ümitsizliğe düşmüşler, seslerini yeni idareye duyuramayanlar muhalif bir oluşum içine girmişlerdir. Artan tepkiler Ahrar, Hürriyet ve İtilaf gibi siyasî oluşumların meydana gelmesine, Hizb-i Cedid, Halaskar Zabitan ve 31 Mart gibi somut hadiselerin patlak vermesine yol açmıştır. Cemiyet, kendisine ve meşrutiyete karşı muhalif hareketlerin başlamasını kendinde aramamış, bunu meşrutiyet ve onun ilkelerinin halka tam manasıyla anlatılamamasında görmüş 3, halka meşrutiyeti anlatmak maksadıyla üyelerinin bir kısmını bu işle görevlendirmiş (Tarcan 1946: 43), halkın aydınlatılması için muhtelif yerlere tahsil görmüş vaiz, kadı ve müftü tayin etmiş (BOA, DH.MUİ,63/36), ayrıca meşrutiyetin ilanından önce başvurulan neşriyat faaliyetlerine de ağırlık vermiştir.

...

Makalenin Tamami

Hiç yorum yok:

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

The Reflection Cafe

Site İstatistikleri

Locations of visitors to this page

 

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı