5 Temmuz 2008 Cumartesi

Taj Mahal

MUSTAFA ANDIÇ
Birgün Gazetesi
29 Haziran 2008

Dünya’nın muhtelif ülkelerinde öylesine simgesel yapılar var ki; bu yapılar o ülkelerin adıyla yan yana gelip birbirlerini tamamlar. Örneğin Fransa deyince akla Eyfel, Mısır deyince Piramitler, Amerika deyince Özgürlük Anıtı, Kamboçya deyince Angkor Tapınağı, İran deyince Persapolis, Peru deyince Machu Picchu gelir. Hindistan deyince ise akla ilk ve tek gelen yapı tabii ki Tac Mahal’dir. Daha da ötesi zerafeti, duruşu, yapılış öyküsü, mimarisi ve konumu nedeniyle dünyanın diğer tüm harikalarından ayrı bir konuma sahiptir Tac Mahal.

Yolu birkaç günlüğüne Hindistan’a düşenler, Dekkan Yarımadası’na yayılmış olan devasa büyüklükteki ülkenin Delhi-Jaipur, Agra üçgeninde bulunan şehirlerini gezmeyi yeterli sayabilir. Bu üçgenin en önemli ayağı ise Tac Mahal’in bulunduğu şehir olmasından dolayı Agra kentidir. Aslına bakarsanız benim için bulunmaz Hint kumaşlarıyla ünlü olan ve ülkenin motiflerini daha fazla yansıtan Jaipur daha görülesi bir şehir olsa da onun şansızlığı Tac Mahal’inin olmamasıdır. Diğer bir deyişle; çıkarın Tac Mahal’i o şehirden, geriye kenti sis ve dumana bürüyen plastik ve kimya endüstrisinin çirkin kalıntıları, hiç bitmeyen trafik, gürültü ve kargaşadan başka bir şey kalmaz Agra’dan. Ama o efsane mabet kentin olumsuzluklarının üzerine kalın bir örtü geçiriyor vesselam.


Kentin karmaşasında güç bela ilerleyip Tac Mahal’in dış kapısına geldiğinizde sıkıntılarınızı unutup ilahi bir aşkın hiç kaybolmayan tılsımına dokunacakmış hissiyle atan kalp çarpıntılarınızın hızlanmasına engel olamıyorsunuz. Büyük kapıdan içeri doğru baktığınızda geniş bir dikdörtgen bahçenin içindeki bu mistik yapının bir bölümünü görmeye başlarsınız. Merdivenlere geldiğinizde Yamuna Nehri’ne sırtını dayamış olan Tac Mahal ihtişamıyla karşınızdadır. Dış avluyu çevreleyen kırmızı taştan yapılma işlemeli duvarla çevrili geniş bahçenin ince ve uzun havuzuna yansıyan Tac’ın önünde sıra sıra dizilip kendileriyle bu Mahal’i aynı karede ölümsüzleştirmeye çalışan bir dolu dünyalıya rastlamanız olasıdır. İnce uzun yoldan ilerlerken gözleriniz bembeyaz mermerden yapılma 4 büyük kuleyle çevrili mabede çoktan odaklanmıştır. Aheste yürürsünüz çünkü iki sevgilinin yıllar sonra birbirine sarılmalarını ağır çekimde gösteren eski bir film tadında bu anı uzun süre yaşayarak içinize sindirmek istersiniz. Buğulu havada mabede ilerlerken bir taraftan tarihin derinliklerindeki o ilahi aşkın yaşandığı yüzyıllara savrulup gidersiniz. O an karşınıza Cihan’ın Şahı, Babür İmparatoru Şah Cihan çıkar.


AŞKIN DÜNYA SİMGESİ

Taç Mahal, Dünya’da aşk için dikilmiş en büyük ve en güzel anıt olarak kabul edilir. Hikâye dilden dile dolaştıkça Tac Mahal’in büyüsü artıyor ve dünyada aşkın tek ve en önemli simgesi haline dönüşüyor.


Babür İmparatorluğu’nun 5. hükümdarı Şah-ı Cihan (1593-1666) büyük bir aşkla sevdiği eşi Arcümend Banu (Mümtaz Banu Begüm) ile dillere destan bir düğünle evlenir. 17 yıllık evlilikleri boyunca 13 çocuğu olur. Mümtaz Banu, 14. çocuğunu doğurmak üzereyken bu alemden çekilmek zorunda kalır. Bu beklenmedik acı kayıp cihan şahını perişan etmeye yeter. Mümtaz’ın ölümüyle dünyası kararan Şah’ın gözü üzüntüden ne taht görür ne de imparatorluk.


Bu acıyı hafifletmek için tek çare olarak ona olan aşkının simgesi olarak dillere destan bir mabet yaptırmak olur. Böylece Tac Mahal’in filizleri atılır.


Şah Cihan, çok sevdiği eşine olan aşkının benzersiz olduğunu tüm dünyaya göstermek için yedi düvele haber salarak dönemin en ünlü mimarlarını toplayıp eşsiz bir mabet yapmalarını ister. O dönemde en önemli mimar olan Koca Sinan hakkın rahmetine kavuşmuştur. Onun yetiştirdiği talebelerden Mehmet İsa ve Mehmet İsmail Efendiler bu davete uymak için İstanbuldan yola çıkar ve 1630"da mabedin inşasına başlarlar. 22 yıl sonra 1652"de dünyayı hâlâ kendine hayran bırakan mabetlerden biri ortaya çıkar.


MIKNATIS GİBİ ÇEKİYOR

Şah, bu sırada dünyevi işleri öylesine bir kenara bırakmıştır ki; altından tacı ve tahtı alınmasına rağmen hiç oralı olmaz ve Yamuna Nehri’nin kıyısında bir yerde karısının içinde yattığı bu görkemli yapıyı seyrederek günlerini geçirir ve bir an önce ölüp ona kavuşmayı bekler. Bu isteğine 1666"da kavuşur. O günden bu yana bu ilahi aşkın simgesi Mahal insanları mıknatıs gibi kendine çeker. Tac Mahal"in yapımında parlak, ince mavi damarları olan beyaz mermer kullanılmış. Mermerlerin çoğu gemilerle İtalya’dan getirtilmiş. Aynı mermerden yapılan ve yerden yüksekliği 82 metre olan görkemli bir kubbesi bulunuyor. Kubbeli yapının çevresinde beyaz mermerden yapılma 4 tane de görkemli minare var. İnşaatta çok sayıda ustanın yanı sıra, binlerce işçi çalışmış. Agra ilinin dışında Yamuna Irmağı"nın kıyısında, dikdörtgen avluda yer alan Tac Mahal, dört cephesinin ortalarında 33 metre yüksekliğindeki taç kapılarıyla da ünlü. Ayakkabılarınızı çıkarıp mermer üzerinde yürüyerek mabedin içine girdiğinizde heyecanınız büsbütün artıyor. Üst kata çıktığınızda Mümtaz Mahal ve Şah Cihan"ın sandukaları üst katta ve kubbenin altında yer alıyor. Ancak bu ölümsüz aşıkların asıl yattıkları yer alt kat. Tac Mahal"in yüz binlerce akik, sedef ve firuze gömülü olan duvarlarında ayrıca 42 zümrüt, 142 yakut, 625 pırlanta ve 50 adet çok iri inci olduğu söyleniyor. Aslına bakılırsa Şah’ın tek arzusu sadece bu Mahal’i yaptırmak değilmiş. Tac Mahal’in karşısındaki nehrin öteki yakasında kendisi için simsiyah bir mermerden ve Tac Mahal kadar ihtişamlı bir anıt mezar yaptırmak istemiş. Rivayete göre nehrin her iki yakasında bulunacak olan sevgililerin kalpleri bir asma köprüyle birbirine bağlanacakmış. Gelin görün ki bu ikinci mabedi yaptırtmak için Şah Cihan’ın ne ömrü ne de kudreti yetmiş.


Ayrıca günün her saatinde ve hava koşullarına göre dış mermerler renk değiştiriyor. Gün batımında mermerler önce hafif pembeye çalarken, ağır ağır kırmızıya doğru kayar, geceyle açık mavimsi bir renkte karar kılar. Onu dolunayda görenler diğer zamanlardaki görüntüsünü unutun gitsin der.

Hiç yorum yok:

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

The Reflection Cafe

Site İstatistikleri

Locations of visitors to this page

 

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı