Seyfi Kenan, Marmara Üniversitesi
Osmanlı Araştırmaları Dergisi, 2013
Türk eğitim düşüncesi ve deneyiminin şekillenme evreleri konusunda bir çözümleme denemesi yapmayı hedefleyen bu çalışma, hem anlayış ve yöntem, hem kurumsallaşma açısından önemli dönüm noktalarından yola çıkarak bir yandan dönemlendirme yaparken öte yandan da bu süreçler içerisinde anlayışta yaşanan dönüşümlerin değerlendirmesi üzerinde duracaktır. Özlü bir şekilde vermek gerekirse, Karahanlılar’ın 9. yüzyılın ikinci yarısından itibaren başlayan girişimlerinden Osmanlılar’ın 18. yüzyıl sonuna kadar devam eden süreci, özellikle Mühendishâne-i Berrî-i Hümâyun’un kurulduğu 1795’e kadar geçen uzun dönemi eğitimde klasik dönem olarak adlandıracaktır. Türk eğitim tarihinde bir dönüm noktasını oluşturan Kara Mühendishânesi’nin kurulması ile birlikte, bir yandan “vaktin mizacı”, zamanın ruhu açısından zeminini kaybeden, öte yandan silsilesi /düzeni ve geleneği bozulan medrese eğitiminin yanında veya dışında genel eğitim tasavvurunda Avrupa’daki gelişmelerle de örtüşecek şekilde modern dönem başlamış ve bu deneyim, içerik, yöntem ve anlayış açısından daha da gelişerek ve kurumsallaşarak Türk eğitiminde yarattığı çatallaşma da dahil olmak üzere çeşitli sorunlarıyla birlikte Cumhuriyet’in kuruluşuna kadar devam etmiştir. 19. yüzyılın mektep-medrese ayrışması ve yabancı okullar deneyiminden önemli dersler çıkartan Cumhuriyet’in ilk işi, modern Türk eğitim anlayışını ve kurumlarını birbiriyle uyumlu bir bütün haline getirmek, zamanın ruhuna uygun bir şekilde geliştirmek ve eğitimi; bölge, ırk, cinsiyet ve din farkı gözetmeksizin yaygınlaştırmak ve daha da işlevsel hale getirmek olmuştur.
Eğitimdeki klasik deneyimden modern çağa geçişi dönemlendirirken genel hatlarıyla Osmanlılar ve Türkiye Cumhuriyeti şeklinde başlıklar altında ele alan bu çalışma, yöntem açısından şu noktayı da dikkate alacaktır: Türkler’in klasik dönemdeki uzun medrese deneyimini, bozulduğu son aşamaya bakarak değerlendirmek yanıltıcı sonuçlara vardırabileceğinden dolayı, uzun yıllar hem Selçuklular’ı hem Osmanlılar’ı her açıdan besleyen ve taşıyan bu eğitim kurumlarının geçmişini son yozlaşmış hâlinin etkisinde kalmadan çözümlemeye çalışacaktır. Şüphesiz böyle bir tutum olguya daha uygun düşecektir.
...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder