1 Şubat 2013 Cuma

Bir Sanatkârın Bilim Adamı Olarak Portresi: Ahmet Hamdi Tanpınar


Yunus BALCI, Pamukkale Üniversitesi
Turkish Studies Dergisi, c.4, s.1, 2009

Özet: Modern Türk Edebiyatı ve etrafındaki problemler düşünüldüğünde şüphesiz ilk akla gelen isimlerden birisi Ahmet Hamdi Tanpınar’dır. Öncelikle bir şair, romancı,hikâyeci olarak sanatkâr kimliğiyle karşımıza çıkan Tanpınar’ın en az bu sanat adamlığı kadar ön planda olan tarafı bir bilim adamı oluşudur. Tanpınar’ın inkâr edilmeyen bir tarafı da bu iki yönünün aynı nispette derinlikli bir dünya görüşü, hayal gücü ve bilgi birikimi zenginliğiyle dolu olmasıdır. Fakat her iki alan birlikte düşünüldüğünde Tanpınar öncelikle bir sanatkârdır. Bilim eseri sayılan ürünlerinde de bu tarafı hep önde olmuştur. Her iki tipteki eserlerinde ortak bir takım kaynaklar bulunmaktadır ki bunların başında Bergson ve Bachelard gelmektedir. Diğer taraftan gerek XIX. Asır Türk Edebiyatı Tarihi’nde ve gerek Yahya Kemal monografisinde gerekse makalelerinde bu isimler haricinde sanat, edebiyat, felsefe, sosyoloji, psikoloji, tarih, mitoloji gibi alanlara kadar giden oldukça zengin bir alt yapı vardır.


1. Bir İnsan Olarak Ahmet Hamdi Tanpınar 

Ahmet Hamdi Tanpınar, Ömer Faruk Akün’ün verdiği bilgilere göre 23 Haziran 1901’de İstanbul Şehzadebaşı’nda dünyaya gelir. Babası, Abdülhamit ve İkinci Meşrutiyet dönemlerinde imparatorluğun çeşitli yerlerinde kadılık yapmış olan Batumlu Hüseyin Fikri Efendi, annesi ise Trabzonlu Kansızzadeler ailesinden Nesime Bahriye Hanım’dır. Tanpınar, bu ailenin üç çocuğundan en küçüğüdür. Tanpınar, babasının memur olması dolayısıyla sık sık şehir değiştirmelerine bağlı olarak okul değiştirmek zorunda kalır. İstanbul’da Ravza-i Maarif’te başladığı okul hayatı Sinop, Siirt ortaokullarında Vefa, Kerkük ve Antalya liselerinde devam eder. Bu sık yer değiştirmeler esnasında Musul’da annesi tifüse yakalanarak vefat eder. On dört, on beş yaşlarında iken annesini kaybetmiş olması Tanpınar üzerinde derin izler bırakır.

Tanpınar 1919 yılında girdiği İstanbul Darülfünun Edebiyat bölümünden 1923’te mezun olur. Akabinde Erzurum’dan başlayarak Konya ve Ankara liselerinde edebiyat öğretmenliği yapar. 1930–32 arasında Gazi Terbiye Enstitüsü’nde de çalışır. 1933’te Ahmet Haşim’in vefatından sonra Güzel Sanatlar Akademisi’nde sanat tarihi hocalığına getirilir. 1934’te bunlara estetik ve mitoloji dersleri de eklenir. Bu arada Amerikan Koleji’nde Türk edebiyatı dersleri okutur.

1939 yılında Tanzimat’ın yüzüncü yıl dönümünde İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yeni Türk Edebiyatı kürsüsü profesörlüğüne getirilir. 1942 ara seçimlerinde Maraş’tan milletvekili seçilir. 1946’da Milli Eğitim Bakanlığı müfettişliğine getirilir. 1948’de tekrar Güzel Sanatlar Akademisi estetik hocalığına tayin edilir. Bir yıl sonra da yeniden Edebiyat Fakültesindeki Yeni Türk Edebiyatı profesörlüğüne getirilir ve vefatına kadar bu görevi devam eder. 1953 yılında Avrupa’ya gitme fırsatı bulur. Fransa’nın yanı sıra Belçika, Hollanda, İngiltere, İspanya ve İtalya’yı gezer. İkinci defa ise 1959’da Paris başta olmak üzere İngiltere, İsviçre ve Portekiz’i dolaşır. Bütün bu Avrupa seyahatleri, kitaplardan tanı-dığı Batı’yı, Batılı yazar ve şairleri yakından tanıma imkânı verir.
Tanpınar, 24 Ocak 1962’de geçirdiği bir kalp rahatsızlığı sonucu vefat eder. Rumeli Hisarı’nda çok sevdiği dostu ve hocası Yahya Kemal’in yanına defnedilir.

2. Bir Sanatkâr Olarak Ahmet Hamdi Tanpınar
“Meyve bahçelerinde dolaşırken yavaş yavaş bir hülya adamı oldum” diyen Tanpınar, şairliğinin sustuğu yerde hikâyeci ve romancı, onun sustuğu yerde bir deneme yazarı veya makale yazarı olarak karşımıza çıkar.

...
Makalenin tamamı için tıklayınız.


Hiç yorum yok:

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

The Reflection Cafe

Site İstatistikleri

Locations of visitors to this page

 

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı