21 Kasım 2011 Pazartesi

Gaziantep’ten Boston’a…

Mehtap KIZILTAŞ


Öğrenci seçme ve yerleştirme sınavında İstanbul’da işletme bölümünü kazandım. Bu başarıyı elde etmek çok kolay olmadı. Uzun, istikrarlı, yorucu çalışma saatlerinden sonra bu cümleyi söylemek, şampiyonluk kazanmış sporcu mutluluğu gibi oldu.

İstanbul’a kaydımı yaptırmaya geldim. İstanbul’a ilk gelişim değildi her sene tatil için gelir, bir ay kalırdım. Bu kez ise İstanbul’da kalacaktım, yazı’nı kış’ını baharını yaşayacaktım. İstanbul’da iki yıl okuduktan sonra lisans eğitimini tamamlamak için yurt dışına gitmeyi düşündüm.

Gelecekte daha iyi mevki ve kazanç için en büyük rüyam yurt dışında yapacağım eğitimdi. Bu alandaki tüm kursları, üniversiteleri araştırdım. Aklıma ilk gelen ülkeler tartışmasız Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere ve Kanada oldu. Yaptığım araştırmalardan sonra kararımı Boston şehrinden yana verdim.

Boston, Amerika Birleşik Devletleri’nin Massachusetts Eyaleti’nin başkenti ve en büyük şehri. Ayrıca New England olarak bilinen Amerika Birleşik Devletleri’nin Kuzey Doğu Bölgesi’nin de resmi olmayan merkezinde bulunan Cambridge College’de Yönetim İşletmenliği bölümüne kaydımı yaptırdım.

Boston’a gelen göçmenlerin çoğu İtalyan ve İrlanda asıllı. Şuan da Boston, Amerika’da İrlanda kökenlilerin en etkin olduğu şehir olarak bilinir. Gideceğim yerle ilgili araştırmalar yaptım. Renkli bir hayat yaşamak, değişik kültürler ve diller öğrenmek için eğitim döneminin gelmesini heyecanla bekliyordum.

Annem ve babam ise yurtdışına gideceğinden dolayı üzgündü, üç erkek kardeşin en küçüğü olmam ve uzun süre görüşemeyeceğimiz için “seni özleyeceğiz lakin senin geleceğin ve gerçekleştirmek istediğin hedefin” diyerek beni destekliyorlardı. Gideceğim için heyecanlıydım, aslında kimseye söylemesem de biraz da korkuyordum, Türkiye’de Güneydoğunun en gelişmiş şehri Gaziantep’te yaşamıştım. Ailemizde eğitim için ağabeylerim de farklı şehirlerde okumuş eğitimleri bitince yine Gaziantep’e gelip babamla birlikte işyerimizde çalışmaya devam etmişlerdi. Ben ise yurtdışına gidecektim orada farklı renkte, ırkta, kültürde insanları tanıyacaktım.Türkiye’ye yeniden gelirmiydim, gelsem de Gaziantep’te mi, İstanbul’da mı, yaşayacaktım? Bu düşünceler içinde iken hazırlıklarımı tamamlıyordum. Uçuş günüm geldi çattı ve Boston’a uçtum.

Boston’a hava alanına indiğimde heyecandan nefes alamıyordum. Beni ünversite danışmanım karşıladı, kalacağım yurda götürdü. Boston’ın trafik yoğunluğu, dar sokakları,bozuk yolları ve oto park sorunları kendimi İstanbul’da hissettirdi. Yolculuğumuz devam ederken tramvay güzergahlarında ki kırmız, turuncu, yeşil ve mavi renkteki hatlar ile ayrılmış yolların ne olduğunu sordum; kırmızı hat ile Harvard ve Mıt Üniversitesine, yeşil hat ile Boston University ve Boston College’a ulaşabileceğimi, şehirde diğer ulaşım araçları hatta bir çok araba kiralama şirketlerinin olduğunu anlatı. Danışmanım, biz öğrenciler için tramvay ile yolculuğun daha ucuz olduğundan tramvay kullanmamızı önerdi. Şehirde yaptığımız küçük turdan sonra kalacağım yurda ulaştık. Sıcak bir havanın estiği aile pansiyonu atmosferi gibi geldi bana. Görevli kişi odamı gösterdi ve oda arkadaşım ile tanıştırdı. Oda arkadaşım İrlandalı biri idi farklı kültürde, dilde ve dinde biri ile yaşmak güzel olacaktı.

Okulda ilk günler çok hareketliydi değişik ülkelerden dillerden benim gibi öğrenim görmeye gelen yüzlerce kişi vardı. Hocalar kaliteli ve başarılı isimlerdi, alışmak benim için beklediğimden daha kısa sürdü. Bunda en büyük etken yurt dışında Türk Konsolosluğunun bizi yalnız bırakmaması ve ailemin desteği oldu. Burası eğitim kenti neredeyse şehrin yarısı öğrencilerden oluşuyordu. Bölümüm “Yönetim” olduğundan farklı kültür ve desende ki sınıf arkadaşlarımla uyum içinde yaşamak, sorun çözmek, akademik eğitimin yanısıra hayatımızda karışılacağımız sorunlara değişik yorumlar ve çözüm yolları üretmemizi sağlıyordu.

Buraya eğitimin yanısıra renkli bir hayat ve eğlenmek için de gelmiştim şehirde gezilecek başlıca yerleri vardı. Okul ve yurt arkadaşlarımla gittik. Bunların en güzelleri hem karada hem suda giden “amfibik”‘ araç gezintisi ile dikkat çeken Duck Tours, Boston’un en yüksek iki binasından şehri izleyebilceğimiz Prudential Towers and John Hancock Building, şehrin kalbi olan 1857′den kalma tarihi binaların olduğu Newbury Steet caddesini gezdik. Gezilecek görülecek daha bir çok yer var bunları da ileri ki zamanlarda gezmeyi umut edip derslerimizi çalışmaya devam ettik.

Eğitim hayatım halen devam ediyor, burada mutluyum, sorumluluk duygum ve insanlara bakışım farklılaştı. Ama içimde ki özlemde gitgide artmaya başladı. Ülkemden uzakta geçirdiğim ilk senemde bu hasrete dayanmak bana sabrı ve azmi öğreti. Okulumu iyi derece ile tamamlayıp yurdumda mesleğimi icra etmeye karar verdim. Yolun başında ki kararsızlıklarımın yerini aldığım kararlar aldı.

Yaz döneminin yaklaşmasıyla sınavlar, dersler ve projeler hız kazandı. Bu yoğunluktantan kurtulup çok çok özlediğim aileme, anneme koşmak istiyordum. Burada olduğum sürede aileme ve ülkeme olan sevgimin ne denli büyük olduğunu idrak ettim. Tabi annemin yaptığı yemeklerin kıymettini, akşamları babamla ve aağbeylerimle oturduğum sofranın kıymetini… En önemlisi herkesin muhakkak bir vatana sahip olmasının gerektiğini yaşayarak öğrendim. Aidiyet önemli bir olgu, nerde olursan ol bir yere ait olmak oraya dönmek gerek.

Hiç yorum yok:

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

The Reflection Cafe

Site İstatistikleri

Locations of visitors to this page

 

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı