19 Temmuz 2013 Cuma

Rumeli Türküleri Üzerine

Geçmişte Türk’e ait, Türk ile ilgili anlamında kullanılmış olan “Türkî” kelimesinden gelişen türkü, hem geleneksel Türk halk edebiyatı hem de müziği için kullanılan bir terimdir. Bir anonim halk şiiri nazım biçimi olan türküler, bu sözlerin genellikle kolay anlaşılabilir ve küçük soluklu ezgilendirilmesi sonucu oluşmaktadır. Türkü bentleri, yapı ve sözleri bakımından iki bölümden meydana gelmektedir. Birinci bölüm türkünün asıl sözlerinin bulunduğu, “bent” denilen kısım; ikinci bölüm ise “bağlama” ya da “kavuştak” adı verilen, her bendin sonunda yinelenen nakarattır. Bentler ve kavuştaklar kendi aralarında kafiyelendirilmektedir. Hece ölçüsünün her kalıbıyla söylenen türkülerde umumiyetle yedili, sekizli ve on birli hece kalıpları kullanılmıştır. Genellikle aşk, bir teşebbüse engel oluş, sıla hasreti, tabiat güzellikleri, sevgiliyi sembolize eden turna, ceylan, âhu gibi kavramların konu olarak seçildiği türküleri; ezgileri, konuları ve yapıları bakımından sınıflandırabilmek mümkündür. Ayrıca bazı tanınmış türkülerin, içindeki en etkili sözlere göre de adlandırıldığı görülür: Ayşem, Zeynebim, Fidayda, Adanalı gibi.1 Bunun yanında, bazı yörelerdeki türküler, belirli öğeleri içermeleri nedeniyle birer tür özelliği göstermektedir. Bu özelliklerine bağlı olarak, seslendirildiğinde bize o yöreyi ya da bölgeyi anımsatırlar: Karadeniz Türküsü, Teke Zortlatması, Konya Türküsü, Rumeli Türküsü gibi. İşte biz bu çalışmamızda çeşitli özellileriyle Rumeli türküleri üzerine bazı incelemelerde bulunacağız.

Halk kültürü ürünleri, bir milletin meydana getirdiği kültürel değerlerin bütünüdür.2 Toplumun ihtiyacına bağlı olarak ortaya çıkan bu ürünler ile toplum bilinci arasında bir bağ vardır. Bir tarihi olayın toplum üzerindeki etkisinin bilinmesi onu temellendirmede önemlidir.³ Halk edebiyatı ürünlerinde, tarihi olayın geçtiği zamana ait yaşayış, düşünüş ve inanışların izleri görülmektedir. Rumeli bölgesindeki Türk halk kültürü ürünlerinin Türklerin ortak duygu ve düşüncelerini dile getirmesi bakımından ve kültürün korunmasında, yaşatılmasında önemli işlevi vardır. Bu halk kültürü ürünlerinden, Rumeli bölgesinde yaşayan Türk halkının estetik modelini, beğenisini, sosyal tarihini, toplumun ahlak anlayışını ve örnek değerlerini öğrenmek mümkündür. Bahsedilen ürünler arasında en fazla öne çıkan, bütün Türk dünyası içinde coğrafya farklılıklarına karşın, duyma, düşünme ve bunları ifade etmedeki belirgin beraberliğin sembolü olan türkülerdir. Nitekim geçmiş zamanlardan bu yana, halk arasında heyecan uyandıran her olaya bir türkü yakılmaktadır. Bestelenen bu türküler türlü yollardan yurdun her köşesine yayılmış ve çeşitli bölgelerde çeşitli biçimlere girmiştir. Türklerin vatanı, Türkiye Cumhuriyeti’nin siyasi hudutlarıyla örtüşmeyen bir genişlik arz etmektedir. Bu mânâda türküler, vatan coğrafyasının sınırlarını çizen medenî unsurlardan biri olarak karşımıza çıkmaktadır.

Rumeli türkülerinin ilk derlemesi Udî Nevres Bey tarafından gerçekleştirilmiştir. Geniş çaplı ikinci derlemeyi ise Tanburacı Osman Pehlivan, Muzaffer Sarısözen ve Kemal Altınkaya yapmıştır.4 Derlenen bu türkülerin kapsadığı coğrafya oldukça geniştir. Bu konuda İstanbul’un Avrupa yakasından başlayarak, Balıkesir, Çanakkale, Ege’nin bir kısmı ve daha da ötede Batı Trakya ve Girit Adası’na kadar uzanan, Bulgaristan, Eski Yugoslavya, Kırım ve Romanya’yı içine alan bir bölgeden söz edilebilmektedir. Bu büyük alan içerisinde türkülerin, küçük şive farklılıkları gösterse de zenginlik ve ahenk bakımından temelde Rumeli türkülerinin genel özelliklerini içerdiği görülür. Örnek verilecek olursa; “Aman bre deryalar” isimli ünlü Rumeli türküsünün, Bulgaristan’da “Aman be deryalar” şeklinde söylendiği bilinmektedir.5 Rumeli türkülerine mûsikî açıdan bakıldığında beste tekniği, makamların seyir ve hareketi açısından Türk sanat mûsikîsine daha yakın olduğu ve az çok şehir havası ve üslubu taşıdığı anlaşılmaktadır. 19. asır İstanbul eğlence hayatında büyük ilgiyle dinlenen ve sevilen Rumeli türküleri, büyük bestekârlarımızı da etkilemiş, başta Dede Efendi olmak üzere ünlü isimler bazı “Rumeli ağzı” eserler bestelemişlerdir. Melodik cümleleri çok renkli ve hareketli olan saz mûsikîsi eserleri de vardır. Her tür mûsikîde olduğu gibi Rumeli türkülerinde de bir otantizm ve icrâ üslubu söz konusudur. Bugün bu özelliklerden uzaklaşılmasına rağmen bazı bölgesel niteliklerini koruduğu söylenilebilmektedir.6 Rumeli türküleri, beş yüz yılı aşkın bir Rumeli yaşantısının özeti niteliğindedir. “Serhad” denilince hep Avrupa ülkeleri ile ilgili sınır boyları akla gelmiştir. Bu sebeple bu türküler “Serhad türküleri” adı altında toplanmıştır ki bugün “kahramanlık türküleri” olarak anılmaktadır. Hepsinin konusu; kahramanlık, savaşlar, düşmandan alınan ya da düşmana kaptırılan ülke ve şehirler ve bu şartlar altında gelişen gönül maceraları ile bütünleşir. Bu türkülerin üslup ve ifadelerinde yiğitliklerle duygusallık yan yana gelmiştir. Tuna Nehri’nin, Rumeli’deki Türk toplumunun ve Türk askerinin hayatında unutulmayan hatıraları vardır. Bu nedenle bu grup Rumeli türküleri, “Tuna türküleri” adı ile anılmaktadır. Bu türkülerde de, elden çıkan kaleler, Tuna boylarına serpilmiş ve sık sık el değiştiren şehirler, buralarda yaşanan mutluluk, pişmanlık, aşk, hasret ve umutsuzluk gibi türlü beşerî duygular işlenmiştir. Ancak bu türlerin bir bölümü İstanbul folkloru içinde eriyerek kimlik değiştirmiştir. Rumeli türkülerinin diğer bölümünü ise sayı bakımından en ağır basan lirik türküler oluşturmaktadır. Bu lirik türkülerin bir kısmı olan ninniler, bebeklik çağındaki çocuklara, beşik sallamaları sırasında veya yataklarda uyutmak için anneleri tarafından söylenilir. Ninniler dışındaki öteki türkülerin konularını ise aşk, gurbet, hapishane, ölüm, taşlama, güldürü, tarih ve diğer konular oluşturmaktadır. Bunların arasında çeşitli düğünler, mahalli toplantılar, duma (kına) geceleri vesilesiyle düğüncü ve halk şairleri tarafından çeşitli merasimlerde ve bazen kahvelerde söylenilen türküler de vardır.7Rumeli lirik türkülerinde yaygın olarak işlenilen ve dikkat çeken diğer bir konu ise özlemdir. Bu, bazen Anadolu bazen de bir başka Balkan ülkesindeki yakınlara karşı duyulan özlemin türkülerle dile gelmesi şeklindedir.

Türküler, eski zamanlardan bu yana, mühim hadiseler üzerine yakılmaktadır. Genç bir adamın vurulması, genç bir gelinin ölmesi veya genç bir kızın kaçırılması ve buna benzer pek çok hadise, halkın ruhunda müşterek bir acı, bir heyecan uyandırmışsa ondan istifadeye kalkan hassas ruhlu insanlar hemen bir türkü yazmışlardır. Bu türkülerde, o türküyü ilham eden hadise ne ise anlatılmıştır. Rumeli türkülerinin konu itibariyle en önemli hususiyetlerinden olan, sade bir aşk sunuşunun olmayışı, beraberinde bahsedilen hadiseyi oluşturmaktadır. Bu bağlamda Rumeli türkülerinin tipik özelliklerini barındıran, tüm yöre halkını derinden etkileyerek onların ortak duyuş ve düşünüşünü yansıtan ‘Arda Boyları’, ‘Çalın Davulları (Selanik)’, ‘Drama Köprüsü’, ‘Alişimin Kaşları Kâre’ adlı türkülerin hikâyeleri, konuya ilişkin güzel bir örnek teşkil etmektedir.*

Bir toplumun yaşattığı, paylaştığı ve geliştirdiği gelenekler o toplumun kültürünü yansıtmaktadır. Bu anlamda her medenî verim gibi türküler de birer kültür şifresi niteliğindedir. Nitekim türküler bu yönüyle, kişilerin özgeçmişi olduğu gibi toplumların da özgeçmişidir. Halk türkülerinin sözlerinin altında, otantik inceliklerle derin bir biçimde gelişen halk ezgileri ve sözlerin çok ötesinde, içinden çıktığı halkın ve yörenin kültürel geçmişini ve gününü sorgulayıcı önemli dinamikler bulunmaktadır. Özellikle Rumeli türkülerinde, tarihsel olayların bölge halkını fazlaca etkilemesi ve bunun sonucu olarak halkın oluşturduğu kültür ürünlerinin sosyal tarihe kaynaklık etmesi durumu açıkça söz konusudur. Bir kısmı hâlâ, “Rumeli” adı verilen topraklarda yaşayan Türk-İslam nüfusun geriye bıraktığı kültür birikiminin en saf şekilde ifadesi olan türkülerde saklı duran medenî şifreler, birer kaynak olma bakımından en az, vaktiyle kaleme alınmış bir kitap, bir hatırat kadar değer taşımaktadır.


1) Cem Dilçin, Örneklerle Türk Şiir Bilgisi, 8.b.s.,Ankara 2005,s.289-290
2) Ali Abbas Çınar, Türk Dünyası Halk Kültürü Üzerine Araştırma ve İncelemeler, Muğla 1996, s.3
3) Osman Turan , Türk Cihan Hakimiyeti Mefkuresi Tarihi,1.b.s., İstanbul 1969, s.46

5) http://www.turkuler.com/tgv/rustemavci11.asp “Rumeli Türküleri, Acizliğin Değil Dirilişin Sesidir.”
7) Nimetullah Hafız, Kosova Türk Halk Edebiyatı Metinleri, 1.b.s., Priştine 1985, s.8
Bibliyografya:

ÇINAR, Ali Abbas, Türk Dünyası Halk Kültürü Üzerine Araştırma ve İncelemeler, Muğla Üniversitesi Yay., Muğla 1996
DİLÇİN, Cem, Örneklerle Türk Şiir Bilgisi, TDK Yay., 8.b.s.,Ankara 2005
GÖZAYDIN, Nevzat, “Anonim Halk Şiiri Üzerine”, Türk Dili Dergisi, c.LVII, Ocak- Haziran 1989, s.1-104

GÜLER, Hüseyin Rasim,Bulgaristan Türkleri’nin Rumeli Türküleri,Bay Yay., 1.b.s., Prizren 2004
HAFIZ, Nimetullah, Kosova Türk Halk Edebiyatı Metinleri, Kosova Üniversitesi Yay., 1.b.s., Priştine 1985
ÖZDEMİR, Ahmet Z., Öyküleriyle Ağıtlar II, T.C. Kültür Bakanlığı Yay.,1.b.s., Ankara 2002
ÖZBEK, Mehmet, Folklor ve Türkülerimiz, Ötüken Yay., 1.b.s., İstanbul 1975

TURAN, Osman ,Türk Cihan Hakimiyeti Mefkuresi Tarihi,Turan Yay., 1.b.s., İstanbul 1969
ÜSTÜN, Hulusi, Türkü Öyküleri, Pozitif Yay.,1.b.s., İstanbul 2003

Hiç yorum yok:

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

The Reflection Cafe

Site İstatistikleri

Locations of visitors to this page

 

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı