3 Mayıs 2010 Pazartesi

OSMANLILAR: Fütuhat, İmparatorluk, Avrupa ile İlişkiler

.
ÜMİT KURT

Halil İnalcık / Timaş Yayınları 2010

Tarih metni ile onu yazan arasında yakın bir ilişki olduğu aşikârdır. Tarihçinin kimliği, bilinçaltı, politik kaygıları yazdıklarına yansır. Tarihi anlamak için tarihçinin yaşantısını ve tarihçiyi bilmek ve anlamak gerekir. İşte yaşayan en büyük Osmanlı tarihçisi Halil İnalcık yeni kitabı Osmanlılar: Fütuhat, İmparatorluk, Avrupa ile İlişkiler tam da bu ihtiyacı karşılıyor. Maalesef, Osmanlı-Türkiye tarihçiliğinde, tarih yazımı ve tarihçiler üzerine pek fazla ve nitelikli eser yoktur. Altmış yılın ürünü olan bu önemli yapıtta Halil İnalcık, Osmanlı sosyal-ekonomik yapısını, onu belirleyen belli başlı kurum ve kanunları, tahrir sistemini, Osmanlı’nın kuruluşuna dair merak edilen soruları, Osmanlı fetih yöntemlerini ve bugüne kadar bilinmeyen birçok şeyi anlatıyor.


Kitapta yer alan on üç makalede İnalcık, bilimsel bulgularını, keşiflerini, Osmanlı tarihçiliğine yaptığı katkıları, bazen ayrıntılı bir şekilde, bazen kısa olarak anlatıyor. Kimi zaman teknik ayrıntılara da giriyor. Metodolojik açıklamalarda bulunuyor. Kitapta bir ‘tarih dershanesi’ havası oluşuyor yer yer. O nedenle, bu kitap uzun bir dönem içinde, Osmanlı çalışmalarına sayısız katkılarda bulunmuş olan Halil İnalcık’ın tarihçiliğini bütün olarak anlamak için oldukça aydınlatıcı. Bugün Halil İnalcık’ın devasa eserlerine derinlemesine bakmaksızın klasik Osmanlı tarihine ilişkin bir çalışma düşünmek imkânsızdır.


Tarih çalışmalarının geleceği düşünüldüğünde İnalcık ekolünün/etkisinin daha şimdiden kalıcı izlere dönüştüğü söylenebilir. Balkan tarihçilerinin, Osmanlı’nın Rumeli ve Balkanlar’da aşama aşama nasıl bir yerleşim politikası güttüğünü İnalcık kaynaklarından öğrenmesi bu coğrafyadaki zamanın gün ışığına çıkarılması konusunda büyük öneme sahiptir. Halil İnalcık, Doğu Batı dergisinde yayımlanan makaleleri Osmanlılar: Fütuhat, İmparatorluk, Avrupa ile İlişkiler eserinde bir araya getirdi. On üç makalenin yer aldığı kitap, üç bölümden oluşuyor. Birinci Bölüm’de Osmanlı Devleti’nin savaş metotları ve kuruluşu ele alınmıştır. İkinci Bölüm’de Klasik Dönem Osmanlı Tarihi’nde, Egemenlik Kavramı Devlet ve Halk İlişkileri, Derviş Otman Baba ve Sultan Mehmed üzerinde bir deneme, Galata ve Rumeli üzerine araştırmalar yer almaktadır. Üçüncü Bölüm’de Osmanlı-Avrupa Siyasi, Ekonomik ve Kültürel İlişkileri incelenmektedir.


İnalcık, her makalesinde mesleğindeki ustalığın farklı bir cephesini sergiliyor. Kimi yazısında sosyal tarihçi yönüyle, kimi yazısında bir kültür tarihçisi olarak temayüz ediyor. Güncel sorunlara değindiği satırlardaki üslubu, devlet adamlarına uyarı niteliğinde 17. yüzyılda yazılmış Koçi Bey Risalesi’ndeki üslubu anımsatıyor. Nüfus, göç, ekonomik kriz, Kıbrıs, AB gibi tartışmalara değinmesi ise onun toplumsal sorunlarla yakından ilgilendiğini gösteriyor. Örneğin, ‘Otman Baba ve Fatih Sultan Mehmed’ başlıklı makalesi, bir ‘menakıbnâme’nin nasıl okunup yorumlanacağına ilişkin kültür tarih dersidir. Kutbul aktab makamında görülen Otman Baba adlı bir dervişin hikâyesi anlatılırken aslında dönemin dini ve sosyal hayatı tasvir edilmektedir. Padişah, saray, tarikatlar, cemaatler, abdallar arasındaki diyaloglar bir topluluğun kamusal alandaki iletişim tarzını öğrenmek açısından son derece anlamlıdır. ‘Osmanlı ‘Frengistanı’: Galata’ adlı makalesinde tarihi, toplumsal ve ekonomik temelleri olan bir mekân olarak Galata’nın haritasını ortaya koymaktadır. ‘Tarih’te Avrupa Birliği ve Türkiye’ başlıklı makalesinde ise tarihte Türkiye’nin komşularıyla ve bugün kader birliği yapmaya hazırlandığı Avrupa ile ilişkileri konusunda, stratejik koşullar ve gelişmeler üzerinde genel bir tablo çizmeye çalışıyor. Aynı makalede Huntigton’ı da karşısına alan İnalcık, Batı medeniyeti ile dünyanın öteki medeniyetleri arasındaki çatışmayı tarihin başlıca konusu olarak gören Huntington’a bir dizi eleştiri yöneltiyor.


İnalcık’ın Osmanlı tarihçiliğine tek katkısı tarih yazmak değildir. Bir başka önemli katkısı da yeni belgelerin günışığına çıkarılması ve arşivlerin oluşturulmasıdır. Belgeler, kanıtlar ve bunun için arşiv çalışması İnalcık için tarihçiliğin temelidir. İnalcık tahrir defterleri, mühime defterleri, kadı sicilleri, beratlar ve birçok yazma eseri incelemiş, bir kısmını da ya keşfeden ya da ilk kullanan tarihçi olmuştur. Belgenin keşfi ve sunumu, çalışmalarında en önemli yeri kaplar. İnalcık, bir bakıma tarihin avukatı gibidir. Belgelerin sunduğu kanıtları öne çıkarır. Diğer tarihçilerin yanlışlarını ve tezlerini bunlarla eleştirir, çürütür. Bu anlamda başarısında yeni belgeleri günışığına çıkarıp işlemek belki en önemli unsurlardan biridir.


Ez cümle yazarının da ifade ettiği gibi bu kitabı okuyanlar umuyoruz ki, Osmanlı İmparatorluğu’nun ortaya çıkışı ve gelişimi, fetih yöntemleri, devlet sistemi ve nihayet ezeli rakibi Hıristiyan Avrupa ile ilişkileri üzerine altmış yıla varan araştırmalarımın genel çizgisini büyük bir tarihçinin kaleminden görecektir.


Hiç yorum yok:

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

The Reflection Cafe

Site İstatistikleri

Locations of visitors to this page

 

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı