1 Aralık 2008 Pazartesi

Fuzuli’de Melamet Kavramı

Ç.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt 16, Sayı 2, 2007, s.487-502

.
Dr. Bahir SELÇUK

Malatya Fen Lisesi Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni

bahirselcuk@gmail.com

.

ÖZET

Melâmet, hem tekke ve tasavvuf şairlerince, hem de divan şairlerince kullanılmış olan tasavvufî bir kavramdır. Tasavvufî düşünceden şiirlerine derinlik ve zenginlik katmak amacıyla faydalanmış olan divan şairi Fuzûlî, melâmet kavramına da bu amaçla yer vermiştir.

.

Bu çalışmada; Fuzûlî’nin Türkçe divanı taranarak, melâmetin dile getirildiği beyitler tespit edilmiştir. Şairin melâmeti, aşk yolunda ilerleyen âşığın davranışlarına, tutumuna gösterilen toplumsal bir tepki ve dışlama, âşıklık göstergesi, övünç vesilesi şeklinde ele aldığı görülmüştür. Melâmetle ilgili bir girişten sonra Fuzûlî’nin melâmet kavramına bakışı, âşık-melâmet, melâmet-toplum bağlamında örneklerle izah edilmeye çalışılmıştır.

.

GİRİŞ

Tasavvuf düşüncesine göre, İlahî bir cevheri bünyesinde barındıran insanın bu cevheri temsil edebilmesi, bir anlamda ayna görevi üstlenebilmesi için kendisine sonradan giydirilen bir elbise hükmündeki tenden ve bedenî arzulardan uzak durması, nefsini dizginlemesi gerekmektedir. Kul ile Allah arasındaki sınırsız zaman ve mekân boyutuna rağmen, irtibatı temin eden en güçlü ve dinamik bağ olarak kabul edilen aşk da, ancak kesretten arınmış bir gönülde tecelli edebilir. Dünyaya bir çilehane gözüyle bakan mutasavvıflar; insan-ı kâmil olmak için kibir ve riya ile mücadele, gururu kırma, gönlü temiz tutma ve kötülüğü emreden en büyük düşman olan nefsi terbiye (tezkiye) etme/öldürme amacıyla çeşitli yöntemler kullanırlar. Kulun mâsivâdan ümidini ve beklentisini keserek tamamen Allah’a yönelmesini amaçlayan melâmet de bu yöntemlerden biridir.

...

.

A. Fuzûlî’de Melâmet

Aşk, Fuzûlî’nin şiirlerinin odak noktasıdır. Şair, aşkının büyüklüğü ile Ferhâd’a, Mecnûn’a meydan okur; aşkı uğruna düştüğü melâmetle övünür. İster beşerî kaynaklı, ister İlahî kaynaklı olsun, Fuzûlî’deki bu aşk tasavvuf düşüncesine göre, dolaylı da olsa, Allah’a yöneliktir. Çünkü mutasavvıflar, “Esasen ortada Allah’ın güzelliği ve ona duyulan sevgiden başka bir şey olmadığından Allah’tan başkasını sevmek mümkün değildir.” derler. (Okuyucu, 2004:283) Bu yüzden bu aşkın verdiği ıstırap ve âşığın uğradığı melâmet de Allah içindir.

.

Tasavvufun bir bakıma özünü oluşturan aşkı, kendi tabiatıyla da örtüştüğü için daha çok ıstırap yönüyle yansıtan Fuzûlî, bunda gayet başarılı olmuş ve kudretli dehası ile güçlü bir lirizmi yakalamıştır. Şairin; şairlik kudretine rağmen yeterli ilgiyi görememesi, ilmine uygun makam ve mevki’e gelememesi, bulunduğu yerden ayrılmak istemesine rağmen bunu başaramaması… gibi sebepler bu lirizmi besleyen güçlü kaynaklar olmuş, şair bunları tasavvufun mecazlarıyla yoğurarak şiirlerine sermaye yapmıştır. (İpekten, 1996:32; Mazıoğlu, 1997:15-18, 31) Zaten Fuzûlî’nin şiirlerinde aşk eksenli unsurlar olan “aşkın acılarına tahammül etmek, elem çekmek, halkın ayıplamasına (melâmet), başkalarının (ağyâr) cefasına katlanmak, sabır, alçakgönüllülük, bütün bunlar tasavvufun da dayandığı esaslardır.” (Mazıoğlu, 1997:31)

.

SONUÇ

Değişik akım ve tarikatlerde farklı şekillerde algılanmış olan melâmet düşüncesinin temeli, Kur’an-ı Kerim’deki bazı ayetlere dayandırılır. Riyâzetin, nefsi terbiye ve tezkiye etmenin aracı olarak kabul edilmiş olan melâmet, Kalenderîlik, Kübrevîlik, Mevlevîlik, Bayramîlik, Halvetîlik gibi bazı tarikatlerin de temelini oluşturmuştur.

.

Klâsik şiirimizin temel kaynaklarından biri olan tasavvuftan, önemli ölçüde yararlanmış olan Fuzûlî, tasavvufî düşüncede geniş yankı bulan melâmet kavramını Türkçe divanında “hançer, taş, ok, mülk, pazar, ber (meyve), kuş” gibi değişik göstergelerle ilişkilendirerek kullanmış, zengin bir çağrışım oluşturmuştur. Şair, aşk sebebiyle hâl ve hareketlerini dizginleyemeyen âşığın, içine düştüğü durumu delilik ve rüsvâlıkla; âşığın toplum tarafından kınanmasını, kötülenmesini de melâmetle ifade etmiştir.

.

Fuzûlî, klâsik şiir geleneğinin önemli bir parçasını oluşturan tasavvufa ait çeşitli kavramların yanında melâmeti de, aşk kavramı ile ilişkilendirerek işlemiş; melâmeti aşk yolunun tabiî bir engeli, âşığa gösterilen toplumsal bir tepki biçiminde yorumlamıştır. Âşığın ayrılık, hüzün, yalnızlık, çaresizlik duygularının; duygusallığının yansımaları olan aşırı gözyaşı dökmek, beti benzi sararmak, inlemek, feryat etmek, yaka yırtmak gibi makul karşılanmayan hareketler, aşktan ve aşkın hâllerinden habersiz kişilerce, görünürde herhangi bir sebebe bağlanılamadığından ve akılla bağdaştırılamadığından, âşığa deli gözü ile bakılmış, âşık toplum dışına itilmiş, horlanmıştır.

.

Fuzûlî, âşığın melâmet karşısındaki tutumunu, onun tutarsız, taşkın ve melankolik hâlini yansıtacak biçimde kullanmıştır. Biz Fuzûlî’de melâmet karşısında bir yandan kınanmış olmanın kendisine kazandırdıklarını düşünüp mutlu olan, melâmete susamış bir âşık; diğer yandan aşkın yol açtığı çıkmazlar içinde bocalayan, hadsiz sıkıntılara göğüs germeye çalışan, toplum dışına itilmişlik psikolojisi yaşayan âşık tablosuna şahit oluruz.

.

Şair; âşığın bakış açısıyla, kınayanları sevgiliyi tanımamak, gaflet içinde olmakla nitelendirmiş; kınamalara, kınanmanın en şiddetlisini ifade eden taşa tutulmaya dahi, karşılık vermemekle aşkın engin hoşgörüsünü ve âşığın insanlara bakış açısını yansıtmaya çalışmıştır. Bu yüzden, âşığın melâmet karşısında masum ve mazlum olması, kötülüğe kötülükle karşılık vermemesi gibi vasıfları da övgü sebebi olarak gösterilmiştir.

.

Tasavvufun zengin düşünce sistemi ile şiir dilinin yapı ve muhteva imkânlarını başarıyla yoğuran Fuzûlî, anlam derinliği ve güçlü bir lirizmle şiirlerine renk katmış ve adını ölümsüzleştirmiştir.

.

Makalenin tamamı için tıklayınız.

Hiç yorum yok:

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

The Reflection Cafe

Site İstatistikleri

Locations of visitors to this page

 

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı