EurActiv.com
05.11.2008
İktisadi Kalkınma Vakfı, Avrupa Komisyonu'nun bugün açıkladığı 2008 Türkiye İlerleme Raporu hakkındaki görüşlerini bildiriyor:
AB’nin Türkiye’ye yönelik genişleme politikasında strateji ve vizyon eksikliği ve belirsizlik ve durağanlığı bizatihi bir politika olarak benimseme ve kabul ettirme gayreti gözlemlenmektedir. Gönül ister ki, aday ülkelerle müzakerelerin yönlendirilmesinde hayati rol oynayan Komisyon bu gibi konuların çözüme ulaştırılmasında daha yapıcı ve etkin bir tavır sergilesin. Benzer şekilde Türkiye’de hükümet AB sürecini canlandırmak konusunda elinden geleni yaparak, müzakerelerin makul bir sürede üyelikle sonuçlanması konusunda AB’yi ikna edici bir strateji izlemelidir.
5 Kasım 2008 tarihinde açıklanan Avrupa Komisyonu’nun Türkiye hakkındaki ilerleme raporu Türkiye’nin Kopenhag kriterlerine uyum durumunu ortaya koymakta ve geçtiğimiz yıl boyunca gerçekleşen reform ve mevzuat uyumu sürecini ele almaktadır. Komisyon’un Türkiye hakkında yayınladığı 11. rapor olan söz konusu belge genel olarak dengeli bir yaklaşım ile kaleme alınmıştır. Türkiye’nin bölgesel istikrar sağlamaya yönelik uzlaşmacı yaklaşımı ve Cumhurbaşkanının çabalarından takdirle söz edilmektedir. Komisyon’un “demokrasi ve insan haklarını güçlendirmek, ülkeyi modernleştirmek ve geliştirmek ve AB’ye yakınlaştırmak için reformlara yeni bir hız verilmesi gerektiği” saptamasına iştirak edilmek ile birlikte, AB’nin Türkiye’nin hedefinin AB’ye yakınlaşmanın ötesinde AB’ye üye olarak entegre olmak olduğu anımsanmalıdır. Komisyon Türkiye’nin ilerleme kaydetmediği ya da sınırlı ilerleme kaydettiği alanları da belirterek Türkiye’yi siyasi reform sürecinin yavaşlaması, sivil anayasada yol alınamaması, kamu yönetimi reformunda eksiklikler, ordunun siyasi etkisinin devam etmesi, yolsuzlukla mücadelede sınırlı ilerleme, Ombudsman kurumunun oluşturulamaması, işkence ve kötü muamele vakalarında artış, sendikal haklar, kadın hakları ve cinsiyet eşitliği, azınlık hakları ve kültürel haklar, işgücü piyasası ve insan kaynakları alanlarındaki sorunlar gibi konularda eleştirmektedir.
Diğer aday ülkeler ve özellikle müzakerelere Türkiye ile aynı zamanda başlayan Hırvatistan ile karşılaştırıldığında Komisyon’un Türkiye’ye kıyasla daha olumlu bir yaklaşım sergilediği aşikardır. Genişleme stratejisinde Komisyon “gerekli koşulları karşılamaları şartı ile Batı Balkanların AB üyeliğine ilerlemesi hızlandırılabilir” ifadesini kullanırken, “gerekli hazırlık adımlarını atarsa Hırvatistan’ın 2009’un sonuna kadar katılım müzakerelerinin son aşamasına ulaşmasının beklendiği” eklenmektedir. Ayrıca Hırvatistan için katılım müzakerelerinin son aşamasına ulaşması için yol haritası yayınlanmıştır. Öte yandan Türkiye ile katılım müzakerelerinin “ülkenin ilgili koşulları yerine getirmesi ve reform hızını yansıttığını” ifade ederek, müzakereleri etkileyen diğer faktörlere değinmemektedir. Kıbrıs sorunu konusunda Türkiye’nin çözüm ve BM çabalarına verdiği desteği devam ettirmesinin hayati önemde olduğu belirtilirken ve Ortaklık Anlaşması Ek Protokol’ünün ayırımcılık olmaksızın tümüyle uygulanmasının beklendiği vurgulanırken sorunun bu hale gelmesinden kısmen sorumlu olan AB’nin üzerine düşenler konusunda sessiz kalınmaktadır.
Türkiye-AB ilişkilerinin mevcut durumu göz önünde bulundurulduğunda ilerleme raporundan çok ‘ilerlememe’ raporu olarak da adlandırılabilecek olan belge Türkiye’ye ilişkin gözlemlerde bulunmak ile yetinmektedir. Türkiye’de reform sürecinin hız kaybetmesi Türkiye’nin Komisyon’un eleştirilerine hedef olmasına yol açmıştır. Öte yandan, AB’nin temel organlarından biri olan Komisyon derin dondurucuya giren Türkiye-AB katılım sürecini canlandırmak için yapıcı önerilerde bulunmaktan çekinmemelidir. Bu haliyle Komisyon’un hazırladığı rapor müzakerelerdeki gerçek sorunların önemli bir bölümünü içermemekte ve bu konularda tavır almaktan kaçınmaktadır. Türkiye’deki özellikle Güneydoğudaki terör sorununun yarattığı ortama değinmekle birlikte değerlendirmelerinde yeterince dikkate almaması, gümrük birliğinin işleyişinden doğan örneğin AB’nin üçüncü ülkelerle akdettiği serbest ticaret anlaşmalarının Türkiye’ye etkisini irdelememesi, kişilerin ve hizmetlerin serbest dolaşımı önündeki engeller gibi sorunlara yönelik bir perspektif sunmaması bunun örnekleri olarak gösterilebilir. Öte yandan, Fransa’nın engellemesi sebebiyle açılmayan ekonomik ve parasal birlik ya da eğitim ve kültür gibi başlıklar ile ilgili sorunlar da katılım müzakereleri sürecini olumsuz etkilemektedir. Tüm bu unsurlar dikkate alınmadan Türkiye’nin ilerlemesi de bütünüyle incelenmez. Aynı şekilde Türkiye’nin demokratikleşmesinde üzerinde durulması gereken parti içi demokrasi konusu raporda yer almamakta ve bu da Komisyon’un Türkiye’nin demokratikleşmesi konusuna yüzeysel ve yanlı bir şekilde yaklaştığı şüphesini uyandırmaktadır.
AB’nin Türkiye’ye yönelik genişleme politikasında strateji ve vizyon eksikliği ve belirsizlik ve durağanlığı bizatihi bir politika olarak benimseme ve kabul ettirme gayreti gözlemlenmektedir. Gönül ister ki, aday ülkelerle müzakerelerin yönlendirilmesinde hayati rol oynayan Komisyon bu gibi konuların çözüme ulaştırılmasında daha yapıcı ve etkin bir tavır sergilesin.
Benzer şekilde Türkiye’de hükümet AB sürecini canlandırmak konusunda elinden geleni yaparak, müzakerelerin makul bir sürede üyelikle sonuçlanması konusunda AB’yi ikna edici bir strateji izlemelidir. Bu şekilde olumlu adımların her iki tarafça atılması ve AB üye devletleri tarafından desteklenmesi gerek AB gerekse Türkiye’nin ortak meselelerini çözüme ulaştırma ve geleceğe birlikte yol alma kararlılığını ortaya koyacaktır. Bu doğrultuda müzakerelerin 2014-2015 yıllarında sonuçlandırılması için gerekli adımların atılması Türkiye’de AB sürecinin etkin bir şekilde devam etmesi, toplumun tüm kesimlerinin geleceğe yönelik beklenti ve planlarının sağlam bir temele oturtulabilmesi ve AB’nin Türkiye’nin üyeliğine olan bağlılığını ortaya koyması açısından kuvvetle önerilmektedir.
Türkiye için hazırlanan İlerleme Raporu tam metni için tıklayınız.
.
05.11.2008
İktisadi Kalkınma Vakfı, Avrupa Komisyonu'nun bugün açıkladığı 2008 Türkiye İlerleme Raporu hakkındaki görüşlerini bildiriyor:
AB’nin Türkiye’ye yönelik genişleme politikasında strateji ve vizyon eksikliği ve belirsizlik ve durağanlığı bizatihi bir politika olarak benimseme ve kabul ettirme gayreti gözlemlenmektedir. Gönül ister ki, aday ülkelerle müzakerelerin yönlendirilmesinde hayati rol oynayan Komisyon bu gibi konuların çözüme ulaştırılmasında daha yapıcı ve etkin bir tavır sergilesin. Benzer şekilde Türkiye’de hükümet AB sürecini canlandırmak konusunda elinden geleni yaparak, müzakerelerin makul bir sürede üyelikle sonuçlanması konusunda AB’yi ikna edici bir strateji izlemelidir.
5 Kasım 2008 tarihinde açıklanan Avrupa Komisyonu’nun Türkiye hakkındaki ilerleme raporu Türkiye’nin Kopenhag kriterlerine uyum durumunu ortaya koymakta ve geçtiğimiz yıl boyunca gerçekleşen reform ve mevzuat uyumu sürecini ele almaktadır. Komisyon’un Türkiye hakkında yayınladığı 11. rapor olan söz konusu belge genel olarak dengeli bir yaklaşım ile kaleme alınmıştır. Türkiye’nin bölgesel istikrar sağlamaya yönelik uzlaşmacı yaklaşımı ve Cumhurbaşkanının çabalarından takdirle söz edilmektedir. Komisyon’un “demokrasi ve insan haklarını güçlendirmek, ülkeyi modernleştirmek ve geliştirmek ve AB’ye yakınlaştırmak için reformlara yeni bir hız verilmesi gerektiği” saptamasına iştirak edilmek ile birlikte, AB’nin Türkiye’nin hedefinin AB’ye yakınlaşmanın ötesinde AB’ye üye olarak entegre olmak olduğu anımsanmalıdır. Komisyon Türkiye’nin ilerleme kaydetmediği ya da sınırlı ilerleme kaydettiği alanları da belirterek Türkiye’yi siyasi reform sürecinin yavaşlaması, sivil anayasada yol alınamaması, kamu yönetimi reformunda eksiklikler, ordunun siyasi etkisinin devam etmesi, yolsuzlukla mücadelede sınırlı ilerleme, Ombudsman kurumunun oluşturulamaması, işkence ve kötü muamele vakalarında artış, sendikal haklar, kadın hakları ve cinsiyet eşitliği, azınlık hakları ve kültürel haklar, işgücü piyasası ve insan kaynakları alanlarındaki sorunlar gibi konularda eleştirmektedir.
Diğer aday ülkeler ve özellikle müzakerelere Türkiye ile aynı zamanda başlayan Hırvatistan ile karşılaştırıldığında Komisyon’un Türkiye’ye kıyasla daha olumlu bir yaklaşım sergilediği aşikardır. Genişleme stratejisinde Komisyon “gerekli koşulları karşılamaları şartı ile Batı Balkanların AB üyeliğine ilerlemesi hızlandırılabilir” ifadesini kullanırken, “gerekli hazırlık adımlarını atarsa Hırvatistan’ın 2009’un sonuna kadar katılım müzakerelerinin son aşamasına ulaşmasının beklendiği” eklenmektedir. Ayrıca Hırvatistan için katılım müzakerelerinin son aşamasına ulaşması için yol haritası yayınlanmıştır. Öte yandan Türkiye ile katılım müzakerelerinin “ülkenin ilgili koşulları yerine getirmesi ve reform hızını yansıttığını” ifade ederek, müzakereleri etkileyen diğer faktörlere değinmemektedir. Kıbrıs sorunu konusunda Türkiye’nin çözüm ve BM çabalarına verdiği desteği devam ettirmesinin hayati önemde olduğu belirtilirken ve Ortaklık Anlaşması Ek Protokol’ünün ayırımcılık olmaksızın tümüyle uygulanmasının beklendiği vurgulanırken sorunun bu hale gelmesinden kısmen sorumlu olan AB’nin üzerine düşenler konusunda sessiz kalınmaktadır.
Türkiye-AB ilişkilerinin mevcut durumu göz önünde bulundurulduğunda ilerleme raporundan çok ‘ilerlememe’ raporu olarak da adlandırılabilecek olan belge Türkiye’ye ilişkin gözlemlerde bulunmak ile yetinmektedir. Türkiye’de reform sürecinin hız kaybetmesi Türkiye’nin Komisyon’un eleştirilerine hedef olmasına yol açmıştır. Öte yandan, AB’nin temel organlarından biri olan Komisyon derin dondurucuya giren Türkiye-AB katılım sürecini canlandırmak için yapıcı önerilerde bulunmaktan çekinmemelidir. Bu haliyle Komisyon’un hazırladığı rapor müzakerelerdeki gerçek sorunların önemli bir bölümünü içermemekte ve bu konularda tavır almaktan kaçınmaktadır. Türkiye’deki özellikle Güneydoğudaki terör sorununun yarattığı ortama değinmekle birlikte değerlendirmelerinde yeterince dikkate almaması, gümrük birliğinin işleyişinden doğan örneğin AB’nin üçüncü ülkelerle akdettiği serbest ticaret anlaşmalarının Türkiye’ye etkisini irdelememesi, kişilerin ve hizmetlerin serbest dolaşımı önündeki engeller gibi sorunlara yönelik bir perspektif sunmaması bunun örnekleri olarak gösterilebilir. Öte yandan, Fransa’nın engellemesi sebebiyle açılmayan ekonomik ve parasal birlik ya da eğitim ve kültür gibi başlıklar ile ilgili sorunlar da katılım müzakereleri sürecini olumsuz etkilemektedir. Tüm bu unsurlar dikkate alınmadan Türkiye’nin ilerlemesi de bütünüyle incelenmez. Aynı şekilde Türkiye’nin demokratikleşmesinde üzerinde durulması gereken parti içi demokrasi konusu raporda yer almamakta ve bu da Komisyon’un Türkiye’nin demokratikleşmesi konusuna yüzeysel ve yanlı bir şekilde yaklaştığı şüphesini uyandırmaktadır.
AB’nin Türkiye’ye yönelik genişleme politikasında strateji ve vizyon eksikliği ve belirsizlik ve durağanlığı bizatihi bir politika olarak benimseme ve kabul ettirme gayreti gözlemlenmektedir. Gönül ister ki, aday ülkelerle müzakerelerin yönlendirilmesinde hayati rol oynayan Komisyon bu gibi konuların çözüme ulaştırılmasında daha yapıcı ve etkin bir tavır sergilesin.
Benzer şekilde Türkiye’de hükümet AB sürecini canlandırmak konusunda elinden geleni yaparak, müzakerelerin makul bir sürede üyelikle sonuçlanması konusunda AB’yi ikna edici bir strateji izlemelidir. Bu şekilde olumlu adımların her iki tarafça atılması ve AB üye devletleri tarafından desteklenmesi gerek AB gerekse Türkiye’nin ortak meselelerini çözüme ulaştırma ve geleceğe birlikte yol alma kararlılığını ortaya koyacaktır. Bu doğrultuda müzakerelerin 2014-2015 yıllarında sonuçlandırılması için gerekli adımların atılması Türkiye’de AB sürecinin etkin bir şekilde devam etmesi, toplumun tüm kesimlerinin geleceğe yönelik beklenti ve planlarının sağlam bir temele oturtulabilmesi ve AB’nin Türkiye’nin üyeliğine olan bağlılığını ortaya koyması açısından kuvvetle önerilmektedir.
Türkiye için hazırlanan İlerleme Raporu tam metni için tıklayınız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder