17 Eylül 2008 Çarşamba

Avrupa ve Gelecek Üzerine...

Europe(s) - Jacques Attali
Avrupa(lar)


Avrupa gerçekte mevcut değildir. O ne bir kıta, ne bir kültür, ne bir miller ne de bir tarihtir. Onu tek bir hudut ile veya tek bir ortak gelecek rüyası ile tarif etmek de mümkün değildir. Buna mukabil hudutlarını tahdit etmenin pek mümkün olamadığı Avrupalar mevcuttur.


Bugün Avrupa’da herşey değişti. Kıtanın bütün verileri altüst oldu. Komünizm ve Sovyet tehdidi yok oldu. Almanya’nın birleşmesi gerçekleşti. Almanya.nın üstün gücü ile uyumlu bir Avrupa dengesi için başka bir stratejiye gerek var. Ve bu strateji bugün mevcut değil. Birleşmenin bugün batı ekonomilerine getirdiği ressesion dışında Avrupa Topluluğu’nun bulduğu bir ekonomik mücadele formülü yoktur.


Komünizme karşı hiç galip gelemeyecekmiş gibi savaşan batı bugün narin zarafetiyle ne yapacağını bilememektedir. Yüksek sesle bu konuda konuşmaktan bile çekinmektedir. İdeolojik bir düşmanı kalmadığı için Pazar ve Demokrasi kelimeleri sanki günümüzün tüm suallerine cevapmış gibi Avrupa’da doğmuş bu iki prensibi dünya prensipleri haline yaymaya çalışmaktadır.


Yarın bu kürenin en önemli güçleri Amerika’nın medya gücü ile Asya’nın ekonomik gücü olacaktır. Bunlara üçüncü güç olarak Avrupa(lar)’ın zekaları eklenebilir. Bunun için bu kıta bir değişimler kıtası olmalı ve tekilcilikten kaçınmalıdır. Onu meydana getiren toplumların birlikte yapmalarını organize etmeli ama tek bir sistemde birleştirilmemelidir. Bu tekil kıtanın en büyük kozu çoğulculuktur.


Özetin tamamını okumak için tıklayın.



Une breve historie de l’avenir - Jacques Attali
Geleceğin Kısa Tarihi



Tarih boyunca üç ana unsur dünyayı yönetmiştir. Bunlar bazen tek başlarına, bazen birbirlerini tamamlayan unsurlar olarak hep tarih sahnesinde yer almışlardır. İç huzurun mimarı ve geleceğin planlayıcısı din, tarih boyunca her devirde değişik modeller halinde sahnede olmuştur. Önceleri yaşamı sürdürmek için avcılık vardı. Sonra kendini korumak, yakın ve uzak çevrede hakimiyet sağlamak için güç (ordu) kullanılmıştır. Nihayet, sahip olma içgüdüsünün vazgeçilmez unsuru ticaret (tacirler) gücün kullanılamayacağı yerlerde varlıklarını hissettirmişlerdir.


İnsanlar, dünya üzerinde varlıklarını hissettirmeye başlamaları ile beraber düşünce gücü ile farklılıklarını belli etmişlerdir. İnsanların gelişmesini sağlayan en önemli unsur, edindikleri tecrübeleri bir sonraki nesillere aktarabilme meziyetleridir. İnsanları diğer canlılardan ayırıp düşünce ve yaratıcılık özelliklerinin ortaya çıkmasını sağlayan gücü edindikleri tecrübe ve bilgi birikimlerini gelecek nesillere aktarabilmesidir. Böylece, insanlar geçen iki milyon yıllık tarihleri içinde yaşamlarını geleceğe taşımayı öğrendiler. İnsanoğlunun yaşam süresi arttıkça edindiği tecrübeler fazlalaşmış ve aktarılacak bilgiler çoğalmıştır. Yaşam süresinin uzaması insanları günü birlik yaşamdan kopararak geleceğe dönük yatırım yapmağa yöneltmiştir. İleriye dönük yatırım beraberinde üretimi getirmiştir. Üretimin artması ticaretin ilkel hali olan takası yaratmıştır. Takasla çelişmeğe başlayan sahip olma duygusu, (güç)ün yardımıyla sahip olunan mallar arasına insanın da girmesine neden olmuş ve kölelik doğmuştur.


Hayvancılık insanın ana besin kaynağı iken şuurlu bitkisel üretime geçilmesi, insanı göçebelikten toprağa bağlı yaşamaya yöneltmiş ve toplulukların doğmasına yol açmıştır. Sabit yaşamaya başlayan insan sahip olmaya çalıştığı varlıklarını korumak için güçlü olmak zorunda kalmıştır. Artık güç, tarih içindeki yerini almıştır. Gücün kullanılması özgürlük fikrini doğurmuştur.


Günümüzden tahminen 5000 yıl önce yazının bulunması ile tarih tamamen yön değiştirmiştir. Artık birikimler, nesilden nesile eksiksiz aktarılmaktadır. M.Ö.1364’de Mısır’da tek tanrı fikrinin doğduğu görülmektedir. M.Ö.1290 da Hitit’lerle beraber imparatorluk fikri yayılmaya başlamaktadır. Artık tarih sahnesinde daha fazla güç (kuvvetli ordu), daha çok kölelik ve daha geniş topraklar fikrinin hakimiyeti başlamıştır.

Büyük göç dünyada kültür paylaşımının başlamasına neden olmuştur. Göçlerle gelenler yeni yaşam bölgeleri yaratırken, beraberlerinde getirdikleri fikir ve kültürü diğer toplumlarla paylaşmaya başlamışlardır. Bu paylaşım takas şeklindeki alışverişten ticarete dönüşürken taşımacılık önem kazanmış; yol, liman ve konaklama gereksinimleri ortaya çıkmıştır. Açık birer hedef olan liman, yol ve diğer unsurların korunması mevcut gücün daha da organize edilerek kuvvetlendirilmesini gerektirmiştir. Güç artık dünya eksenindeki yerini almaktadır. Zira mal varlığı ve zenginliğin korunması ona bağlıdır.


Özetin tamamını okumak için
tıklayın.

.
Kaynak:
ozetkitap.com
.

Hiç yorum yok:

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

The Reflection Cafe

Site İstatistikleri

Locations of visitors to this page

 

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı