18 Haziran 2008 Çarşamba

İbn Hazm'in Edebî Kişiliği

Mehmet Yalar
Uludağ Üniversitesi
İlahiyat Fakültesi Dergisi
Yıl: 2007 Cilt: 16 Sayı: 1
.
Bu çalışmamızda önce İbn Hazm’in edebî kişiliğinin oluşmasında etkili olan faktörler ele alınmış, ardından söz konusu kişiliğin özellikleri ve bu özellikler bağlamında ortaya çıkan edebî yaklaşımları irdelenmiştir. Bu çerçevede eleştirmenliği, şairliği ve nesirciliği üzerinde durularak her biri kapsamında derç edilen alt başlıklar ve bu alt başlıklar için yer verilen nesir ve şiir örnekleriyle konu aydınlatılmaya çalışılmıştır.
.
Literatürdeki tam adı Ebû Muhammed Ali b. Ahmed b. Said b. Hazm (384/994-456/1064) olan İbn Hazm, Endülüs’te hicri beşinci/miladi on birinci yüzyılda yetişen1 çok yönlü ilim, fikir ve edebiyat adamlarından biri olmakla temayüz etmiştir. Nitekim kendisiyle ilgili olarak yapılan kimi çalışmalarda, güçlü düşünce ile edebiyat ve sanatın inceliğini bünyesinde birleştirebilen ender şahsiyetlerden biri oluşuna dikkat çekilmiştir.2 Bu bağlamda yaşadığı dönemdeki hemen hemen her ilim dalında söz sahibi olmakla dikkat çeken İbn Hazm’in en çok hangi alanda temayüz ettiği konusunda görüş ayrılığı olduğu gözlenmektedir. Bu çerçevede kimileri fakihliğini, kimileri felsefeciliğini, kimileri de özellikle Tavku’l-hamâme adlı ünlü edebî eserinden yola çıkarak edebiyatçılığını ön plana çıkarmışlardır. Ancak edebiyat alanında dünya çapındaki şöhretini borçlu olduğu en önemli eserinin Tavku’lhamâme olduğu konusunda herhangi bir görüş ayrılığının görülmemesi, önde gelen özelliğinin edebiyatçılığı olduğu tezini güçlendirmektedir. Bu nedenle olsa gerektir ki, İbn Hazm’i konu alan pek çok yazar gibi Ferrûh da, kendisi için yaptığı nitelemede edebiyatçılığını önceleyerek “el-edîb eş-şâir en-nâsir” ifadesiyle edebiyatçılığı, şairliği ve nesirciliğine vurgu yaptıktan sonra “ve’lfakîh ve’l-mufekkir ve’l-alim” diyerek fakihliğini, düşünürlüğünü ve ilim adamlığını dile getirmiştir.3

Biz de bu tespitten hareketle İbn Hazm’in edebî kişiliğini bir makale çerçevesinde ele almayı yararlı bulduk. Bu kapsamda önce edebî kişiliğinin oluşmasında etkili olan faktörlere yer verildikten sonra sırayla eleştirmenliği, nesirciliği ve şairliği üzerinde durulacaktır.

A. Edebî Kişiliğinin Oluşumunda Etkili Olan Faktörler
İbn Hazm’in uzmanlaştığı ilim alanlarının ve bu alanlarda verdiği eserlerin çokluğu, çok yönlü bir edebî kişiliğe sahip olduğunu göstermektedir. Zira edebî kişilik sadece dil ilimleriyle uğraşma veya sanatsal düz yazı ya da şiir türü eserler ortaya koyma becerisiyle sınırlı olmayıp entelektüel birikimin tamamı ve bu birikimin dil ve anlatım bakımından yeterli bir üslupla ortaya konulmasıdır. Ayrıca, hemen hemen tartışmasız kabul gören sosyokültürel bir realite olarak her insanın genel kişiliği gibi, edebî kişiliği de, uzak çevresinin yanı sıra, özellikle ait olduğu yakın çevresinin belirleyici etkisiyle oluşmaktadır. Konuya bu perspektiften bakıldığında İbn Hazm’in edebî kişiliğinin oluşumunda etkili olan temel faktörün, vezir düzeyinde ileri gelen bir devlet adamının çocuğu olması hasebiyle yüksek kültür düzeyine sahip bir ortamda dünyaya gelip yetişmesi, aynı ortamın sağladığı imkânlar sayesinde ilim tahsilinde herhangi bir güçlükle karşılaşmaması ve devlet adamlığının yanı sıra iyi bir edebiyatçı ve belâgat erbabı olduğu anlaşılan babası Ahmed b. Sa‘îd Ebû ‘Umar el-Vezîr (ö. 402/1011) başta olmak üzere, döneminin en iyi ilim, fikir ve kültür adamlarından yararlanabilmiş olmasıdır. Nitekim kendi ifadesiyle babasının, 396/1005 yılında henüz on iki yaşındayken kendisini, on bir yaşındaki halife Hişam el-Mueyyed’in çocukluğundan yararlanarak devleti fiilen yöneten sadrazam konumundaki Muzaffer b. Mansûr’un (ö.399/1009) meclisine beraberinde götürmesi 4 ve babasının, son vasiyetlerinden biri olarak, naklettiği şu beyti de bunu kanıtlar mahiyettedir:
...
C. Şairliği
Konuyla ilgili kaynaklardaki genel kanıya göre, İbn Hazm, çocuk yaşta şiir yazmaya başlamıştır.31 Bu görüşü, yukarda yer verildiği üzere, çocukken kendisini yetiştiren kadınlardan ilk şiirleri öğrenmiş ve ezberlemiş olması da desteklemektedir. Kimi araştırmacılara göre, henüz yaşı yirminin altında iken yazdığı şiirlerin çoğu, önceleri aşık olup evlendiği sevgilisi Nu‘m ile ilgili gazellerden ve daha sonra Nu‘m’un genç yaşta ölmesi üzerine, ölümünden duyduğu dayanılmaz acıyı dile getirdiği mersiyelerden oluşmuştur.32 Bu konuda sahip olduğu İleri derecedeki yeteneği sayesinde hiç zorluk çekmeden irticalen de şiir söyleyebilmiştir. Bu tarz şiirlerinin örneklerinden biri, bir arkadaşının vefatı üzerine söylediği mersiyedir.33 En önemli mersiyelerinden bir diğeri de, yirmi beyitlik ünlü Kurtuba mersiyesidir.34

Öte yandan, konuyla ilgili temel yaklaşımlarına uygun olarak şiirleri, hayat tecrübelerini, dünya görüşünü, sosyal çelişkileri, aşk, acı, vefasızlık, talihsizlik, ayrılık hasreti vb. ruhsal ve duygusal sezgilerini tabii, açık ve duru bir üslupla dile getirme özelliğine sahiptir. Bu nedenle şiirinin, bazı istisnalar dışında, üslup bakımından sanatsallıktan uzak, zorlamasız, doğal ve açık; içerik bakımından da hayatının bütün unsurlarını yansıtacak çeşitlilik ve zenginlikte olduğu söylenebilir. Bu çerçevede Ferrûh (ö.1984) ve Tahtah’ın da vurguladığı gibi, ne kendisinden önceki ne de sonraki hiçbir fıkıh aliminin söylemeye cesaret edemediği kadın merkezli yakıcı aşktan tutun da tabiat olayları, yaşanmış pratik olaylar, edep ve hikmet, düşünsel soyutlamalar, reddiyeler ve ilmi analizlere varıncaya kadar hemen her konuda şiir söylemiştir.35 Büyük kısmı temiz platonik aşkla ilgili olmak üzere, pek çok konuda şiir yazmış olması, İbn Hazm’in şiir koleksiyonunun, büyük bölümü Tavku’l-hamâme’de olmak üzere, günümüze kadar gelen miktarın çok üzerinde olduğunu göstermektedir. Söz konusu şiir koleksiyonu, şu dört kısımda mütalaa edilebilir:
...
İbn Hazm’in yazarlığı ile ilgili olarak yapılan edebî değerlendirmelerde, nesrinin şiirinden üstün olduğu şeklindeki görüş öne çıkmaktadır. Zira en bariz örnekleri yine Tavku’l-hamâme’de yer alan nesri, çağdaşlarının yaptığının aksine, zorlama sanat gösterişinden uzak, doğal ancak özenli bir edebî ve sanatsal örgüye sahiptir. Bununla birlikte edebî üslupla çelişen entelektüel dinî ve ilmî birikimini zaman zaman üslubuna yansıtmakta, bu çerçevede bazı felsefe, mantık, fıkıh ve din alanının diğer terimlerini kullanmakta, illetler, mukaddimeler ve sonuçlara vurgu yapmayı önemsemektedir.63

Vakıa anlatımların tabîî seyri içerisinde ortaya çıkan nadir örnekler dışarıda tutulursa, sın‘î secilere ve bedî sanatlarına yer vermeyen İbn Hazm’in, Makâmat’ındaki secili anlatımıyla o dönemde nesir üslubunu derinden etkilemiş olan Bedîuzzemân el- Hemedânî’den etkilenmemeyi böylece başardığı görülmektedir. Ayrıca, Dayf’in de dikkat çektiği gibi, anlatımındaki tabîî ve güçlü vurguya uygun olarak anlattığı olaylarda da açık ve gerçekçi bir yol izlemeye çalışmıştır.64 Bunun nedenini ise, Tavku’l-hamâme’nin girişinde yer alan ve geleneksel Arap üslubundan bilinçli bir biçimde ayrılıp Endülüs merkezli kültürel aidiyetine uygun bir üslup hedeflediğini gösteren şu sözlerinde bulmak mümkündür:

“Ben, bu kitabımda gördüklerimle veya güvenilir kimselerin aktarması sebebiyle doğruluğuna inandığım bilgilerle yetindim. Eski Arapların rivayetlerini ise benden bekleme! Zira onların yolu bizim yolumuzdan ayrıdır. Bu nedenle onlardan çok sayıda rivayet yapılmıştır. Oysa benim yöntemim, başkasının bineğine binmek değildir ve ben ödünç mücevherle de süslenmem.”65

Özetlemek gerekirse, nesirlerini ve şiirlerini zorlamalar, seciler ve sanatsal unsurlarla bezemeye çalışan muasırlarının pek çoğuna bu nedenle sitemde bulunan İbn Hazm’in nesri, anlayışıyla tutarlı olarak vurguda güçlü, anlatım ve analizde özenli, ifade örgüsünde dengeli, zorlama ve sanatsallıktan uzak olma özellikleriyle temayüz etmiştir.
.
Tam Metin
.
.

Hiç yorum yok:

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

The Reflection Cafe

Site İstatistikleri

Locations of visitors to this page

 

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı