26 Mart 2008 Çarşamba

Yunus Emre ve Muhyiddin Abdal Divanlarında Gönül

Bayram Durbilmez

Yunus Emre, tarih boyunca, Türk şiirini oluşturan bütün şubeleri etkilemiş güçlü bir şairimizdir. Tekke ve saz şairleri, Yunus Emre'yi pirleri kabul etmişler, klâsik edebiyatın temsilcileri onu daima saygıdeğer mutasavvıf şair olarak kabul ederek eserlerinden ilham almışlardır. Yunus Emre, Cumhuriyet dönemi Türk edebiyatında da hoşgörünün, sevginin sembolü olarak anılmaktadır (Günay 1991: 49). "Türk edebiyatının Anadolu'da yetiştirdiği ilk büyük şair" olarak kabul edilen Yunus Emre, sadece Türkiye'deki şairleri değil, Türk dünyasının değişik bölgelerinde yaşayan şairleri de etkilemiştir. Abdal Mûsa, Kaygusuz Abdal, Hacı Bayram Velî, Eşrefoğlu Rûmî, Ümmî Sinan... vd. gibi pek çok şairi etkilediği bilinmektedir (Gökalp 1991: 29-30). Yine, Cumhuriyet döneminde yaşayan Ziya Gökalp (Göçgün 1991: 5-18), Halide Nusret Zorlutuna, Necip Fazıl Kısakürek, Bekir Sıtkı Erdoğan, Bahtiyar Vahapzâde vd. gibi şairleri de etkilemiş olduğunu burada belirtmemiz gerekecektir. Yunus Emre'den yaklaşık üç yüzyıl sonra dünyaya gelen ve Kalenderi-Bektaşi-Hurûfi kültür ortamının önemli temsilcilerinden olan Muhyiddin Abdal da Yunus Emre'den etkilenen şairlerimizden biridir.

Muhyiddin Abdal, döneminin en önemli şairlerinden biri olarak kabul edilmektedir. Muhyiddin Abdal'ı, 16. yüzyılın en önemli iki Bektaşi şairinden biri olarak kabul edenler yanında (Boratav 1968: 351), 16. yüzyılın sonlarıyla 17. yüzyılın başlarında yetişmiş Kalenderi şairlerin en kuvvetli temsilcisi sayanlar (Ocak 1992: 226) da vardır. Şiirlerinde Hacı Bektaş Veli, Otman Baba, Balım Sultan, Nesimi...vb. gibi Kalenderi-Hurûfi-Bektaşi ulularından bahsetmektedir. Şairimizin Aydın'dan Edirne'ye geldiği ve Çöke'ye yerleştiği söylenmektedir (Salcı 1942-1943; Durbilmez 1996: 427-438; Durbilmez 1997: 48-49).

El yazması divanının altı nüshası tarafımızdan tespit edilmiş olup, "Muhyiddin Abdal Divanı, İnceleme-Tenkitli Metin" adlı doktora tezimizde değerlendirilmiştir.

Yunus Emre'nin yanı sıra Hatayi, Kaygusuz Abdal ve Nesimi gibi şairlerden de etkilenmiştir. Muhyiddin Abdal Divanı'nda Yunus Emre'nin etkilerini gösteren pek çok şiir mevcuttur. Muhyiddin Abdal bir şiirinde şöyle diyor:

Cân u cevrüñ begidür

Nefis aña yağıdur

Göñül Hakkuñ evidür

Yıkma gözet hatırı

Gözet olagelmişi

Kaldır düşüp kalmışı

Hoş tut yaradılmışı

Yaradandan ötüri (100/3,4) [2]

Bu şiiri okuyunca, Yunus Emre'nin dillerden düşmeyen şu dörtlüğü hemen aklımıza gelmektedir:

Elif okuduk ötürü

Pazar eyledik götürü

Yaratılanı hoş gör

Yaratandan ötürü

Konumuz "Yunus Emre ve Muhyiddin Abdal Divanlarında Gönül" olduğuna göre gönül nedir? Yunus Emre ve Muhyiddin Abdal Divanlarında gönül ile ilgili hangi benzetmelere, deyimlere ve tasavvurlara yer verilmiştir?

�İnsanın mânevî varlığına, mânevî gücüne, sevginin, nefretin, inancın, iyi-kötü, bütün duyguların tümünün varlığına ve ifadesine verilen ad� (Gölpınarlı 1977: 134) olarak tarif edilen gönül, "...yerine göre; kalptir, yürektir, sevdadır, aşktır, düşüncedir, histir, duygudur, candır, ruhtur." (İvgin 1997: 18)

Gönül ile ilgili deyim ve atasözlerimiz çoktur. �Cân-u gönülden dua / niyaz�, �cân-u gönülden sevmek / sevilmek�, �gönül altında kalmak�, �gönülden çağırmak / çağrılmak�, �gönülden çıkarmak / çıkarmamak / çıkarılmak / çıkarılmamak�, �gönülden geçirmek / geçmek�, �gönül gözetmek�, �gönül kalmak�, �gönül kırmak�, �gönül koymak�, �gönüllenmek�, �gönüllü�, �gönül pazarı�, �gönül vermek�, �gönül yarası�, �gönül yapmak / yıkmak�, �gönül beklemek�, �gönül ehli�, �gönül hâline varmak� gibi onlarca deyim dilimizde yaşamaktadır (Gölpınarlı 1977: 134-135). �Gönül bir sırça kadehtir, kırılırsa yapılmaz�, �Gönülden gönüle yol var�, �Gönül hoşluğuyla olur ibadet�, �Gönül Hak binasıdır�, �Gönül kalsın yol kalmasın�, �Gönül sultan, aşk ıradet�, �Gönül yapmak, arş yapmaktır�, �Her gönülde bir arslan yatar�, �Herkesin gönlünce yaz olmaz�, �Gözden ırağ olan, gönülden de ırağ olur�, �El işte, gönül oynaşta gerek� (Gölpınarlı 1977: 135) gibi atasözleri dilimize anlam zenginliği katarak, az sözle çok şey ifade etmemizi sağlamıştır. Bu atasözü ve deyimlerimizin tamamına yakını dinî- tasavvufî edebiyat ürünlerimizde de karşımıza çıkmaktadır. Örnek vermek gerekirse �Gönülden gönüle yol vardır� atasözü Muhyiddin Abdal Divanı�nda şöyle geçmektedir:

Senüñ yolın varup menzîle irmez

Gönülden gönüle yol olmayınca (1/2)

2. Yunus Emre ve Muhyiddin Abdal Divanlarında Gönül İle İlgili Benzetmeler

Yunus Emre ve Muhyiddin Abdal Divanlarında gönül ile ilgili benzetmeler hayli yer tutmaktadır. Özellikle Yunus Emre Divanı'nda gönül ile ilgili benzetmelerin zenginliği dikkati çekmektedir.

Yunus Emre Divanı'nda yer alan gönül ile ilgili benzetmeler arasında; Ka'be, sırça, kadeh, meyhâne, gök, arş, kuş, su, ummân, Tûr dağı, taş, mum, kış, Leylâ, garîb, kılavuz, kul, ihtiyar, derviş, başlu (yaralı), sayrı, şikeste (sınuk), saray, taht, sultân, mülk, kal'a, seyrangâh, ev, dükkân, hücre, virâne, hazine, şehr (şar), bağ, varak, kitap, levh, cemaat, eğlence vd. gibi kelime ve mefhumları sayabiliriz (Tatçı 1990a: 240-248).

"Hak bir gönül virdi bana ha dimeden hayrân olur

Bir dem gelür şâdi olur bir dem gelür giryân olur"

...

Yazının tamamı için tıklayınız

Resim: dpchallenge.com
.

Hiç yorum yok:

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

The Reflection Cafe

Site İstatistikleri

Locations of visitors to this page

 

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı