.
Ayhan Kaya, Istanbul Bilgi Univ.
.
Günümüzde birbirinden farklı Avrupa tanımları yapmak mümkün. Bu tanımlardan belki en belirgin olanları, 2004 Şubat ayı içerisinde ülkemizi ziyaret eden iki Alman siyasetçi tarafından dile getirildi.
.
Birinci tanım, muhafazakâr Hıristiyan Demokrat Parti’nin lideri olan Angela Merkel, ikinci tanım ise Sosyal Demokrat Parti’nin bir önceki lideri olan Alman Şansölyesi Gerhard Schröder tarafından yapıldı. Muhafazakârlar Avrupa’yı tanımlarken, daha çok Hristiyanlık, tikellik, gelenek, geçmiş ve türdeşlik üzerine vurgu yapmakla birlikte kültürel karışımı reddeden bir anlayışı savunmaktadır. ‘Avrupa’ fikrini tözselleştiren bu tanım içerisinde, Türkiye ve İslam’a yer yoktur. Öte yandan, Sosyal Demokratların ve liberallerin geliştirdiği ‘Avrupa’ fikri ise çeşitlilik, kültürel farklılık, ortak bir gelecek, demokrasi, insan hakları ve sekülerizm gibi ilkelere dayanmaktadır. Bu tanım çerçevesinde, Türkiye ve İslam gibi klasik anlamda Batılı olmayan kültürel ve dinsel unsurlar ‘Avrupa’ içinde kendilerine yer edinebilirler. Diğer bir deyişle, bir yanda tözselleştirilen bir Avrupa düşüncesi, öte yanda çeşitlilik içinde birlik (unity in diversity) düşüncesi vardır. Hatta, bu analiz daha da ileri götürülürse, muhafazakârların yaptığı tanımın, dinsel, kültürel ve etnik açılardan verili ve değişmeyen tözcü bir ‘Avrupa’ ve ‘Avrupalılık’ anlayışını beraberinde getirdiğini; diğer tanımın ise ‘Avrupa’ ve ‘Avrupalılık’ anlayışının verili bir coğrafya ve kimlik olmadığını, aksine inşa edilen, değişen, dinamik ve sürekli bir oluş hali içeren bir anlayışı ifade ettiği söylenebilir. Bu makalenin amacı ise, burada sözü edilen ikinci anlayıştan yola çıkarak söz konusu ‘Avrupa’ ve ‘Avrupalılık’ tanımları içerisinde Türkiye, İslam ve diğer kültürel, dinsel ve etnik farklılıklara yer olduğunu ve günümüzdeki ‘Avrupalılık’ kimliğinin adeta yukarıdan aşağıya inşa edilen siyasal ve kültürel bir kimlik olduğunu iddia etmektir...
Birinci tanım, muhafazakâr Hıristiyan Demokrat Parti’nin lideri olan Angela Merkel, ikinci tanım ise Sosyal Demokrat Parti’nin bir önceki lideri olan Alman Şansölyesi Gerhard Schröder tarafından yapıldı. Muhafazakârlar Avrupa’yı tanımlarken, daha çok Hristiyanlık, tikellik, gelenek, geçmiş ve türdeşlik üzerine vurgu yapmakla birlikte kültürel karışımı reddeden bir anlayışı savunmaktadır. ‘Avrupa’ fikrini tözselleştiren bu tanım içerisinde, Türkiye ve İslam’a yer yoktur. Öte yandan, Sosyal Demokratların ve liberallerin geliştirdiği ‘Avrupa’ fikri ise çeşitlilik, kültürel farklılık, ortak bir gelecek, demokrasi, insan hakları ve sekülerizm gibi ilkelere dayanmaktadır. Bu tanım çerçevesinde, Türkiye ve İslam gibi klasik anlamda Batılı olmayan kültürel ve dinsel unsurlar ‘Avrupa’ içinde kendilerine yer edinebilirler. Diğer bir deyişle, bir yanda tözselleştirilen bir Avrupa düşüncesi, öte yanda çeşitlilik içinde birlik (unity in diversity) düşüncesi vardır. Hatta, bu analiz daha da ileri götürülürse, muhafazakârların yaptığı tanımın, dinsel, kültürel ve etnik açılardan verili ve değişmeyen tözcü bir ‘Avrupa’ ve ‘Avrupalılık’ anlayışını beraberinde getirdiğini; diğer tanımın ise ‘Avrupa’ ve ‘Avrupalılık’ anlayışının verili bir coğrafya ve kimlik olmadığını, aksine inşa edilen, değişen, dinamik ve sürekli bir oluş hali içeren bir anlayışı ifade ettiği söylenebilir. Bu makalenin amacı ise, burada sözü edilen ikinci anlayıştan yola çıkarak söz konusu ‘Avrupa’ ve ‘Avrupalılık’ tanımları içerisinde Türkiye, İslam ve diğer kültürel, dinsel ve etnik farklılıklara yer olduğunu ve günümüzdeki ‘Avrupalılık’ kimliğinin adeta yukarıdan aşağıya inşa edilen siyasal ve kültürel bir kimlik olduğunu iddia etmektir...
.
.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder